Mart 28 11:43

“MEHMET BELEN” DENEN ZAVALLI ZIRTOYA

“MEHMET BELEN” DENEN ZAVALLI ZIRTOYA

Ey haksız ve ahlaksız bir tavırla Muhterem Ahmet Akgül Hocamıza hakaret ve küfürler savuran ve iftiralar atan emekli Koruma Polisi Mehmet Belen!...

12 Eylül 1980 Darbesi sonrası, gerçek ve cesaretli bir vefa ve fedakârlık örneği olarak, haksız ve dayanaksız iddialarla tutuklanan Aziz Erbakan Hocamızın, Ankara Mamak Askeri kışlasında görülen, hemen bütün mahkemelerine katılan… Bu uğurda yaz-kış demeden türlü sıkıntılara katlanıp, 4-5 yıl boyunca her hafta, ta Elazığ’dan Ankara’ya gidip duran… Ve her seferinde Rahmetli Hocamızı bir kere görmek ve elini öpmek için Aşağı Ayrancı’daki evine uğrayan…. Ve çoğu kez Mamak’tan Ayrancı’ya, en az değiştireceği iki dolmuş parası bulamadığından onca yolu, defalarca yaya dolaşan… Hoca’nın MSP’den Milletvekili, Bakan, Belediye Başkanı ve yüksek bürokrat yaptığı insanların, hatta sözde kurmay sanılanların bile korkup saklandıkları ve bir sefer olsun mahkemelere gelip Hocanın hatırını sormadıkları bir süreçte…. Öyle devlet tarafından resmen atanmış, maaşlı (ve yan gelirleri iştahlı) koruma polisi olarak değil; mesleğini, memuriyetini, hatta aile geçimini ve geleceğini riske atarak, 4-5 yıl boyunca, her ayın her haftasında Hocasını yalnız bırakmamak ve zoru görünce kaçıp kaytaranlardan olmamak için, yüzlerce kez 800 Km.lik yolu aşıp, aç susuz ve hasta vaziyette Ankara’ya koşturan ve Hocasını görüp elini öpmek ve duasına erişmek üzere Aşağı Ayrancı’daki konutuna uğrayıp, hemen dönmek dışında oralarda bir gün dahi kalmamış olan… Ömrü boyunca hep Hakka aşık ve Aziz Hocasına sadık kalmış bir şahsa bu denli bir hırsla ve hınçla saldırmanız nasıl bir arsızlık ve ayarsızlıktır?

Üstelik kendilerinden sorduk; sizi hiç hatırlamayan, iyi veya kötü hiçbir irtibatı ve anısı bulunmayan… 12 Eylül Darbesini; en azından Ülkemizi o günkü korkunç anarşi ortamından uzaklaşmasına yaradığı ve sonuçta inşaallah huzur ve güvenlik fırsatı sağlayacağı umuduyla hayra yoran… Ama “Kenan Evren’e Mehdilik yakıştırdığı…” gibi iddiaların tamamı açık bir iftira ve asılsız bir safsata olan… Üstelik nice kuru sıkı kahramanların bile sinip saklandığı o dönemde “Erbakan gibi kuşatıcı ve kurtarıcı bir devlet adamını ve ülke sevdalısını hapsetmek ve askeri mahkemede süründürmek suretiyle bu millete en büyük zulüm ve kötülüğü yaptıklarını” hatırlatan bir telgrafı imzalayarak, Ankara – Kızılay PTT şubesinden Kenan Evren Paşa’ya yollamaktan sakınmayacak kadar cesur ve onurlu davranan ve bu yüzden haklarında soruşturma açılan… Ve 50 yıldır, Kur’ana tercümanlık yaptığına inandığı Aziz Hocasına ve kutlu davasına sadakatten bir milim sapmayan… Farklı görüş ve kesimlerden olsun, parti içerisinden olsun Erbakan’a yönelik her türlü sataşma ve saldırıya hak ettikleri yanıtları, kanıtlarıyla yapıştıran ve bu uğurda nice sıkıntı ve sarsıntılarla boğuşan… Hayat ve huzur kurallarımız ve imtihan programımız Kur’ani Kerim’in Yüce Meali başta olmak üzere tam yetmiş (70) kitap yazan… En yetkin, en hain ve zalim iktidarlar karşısında bile susup dilsiz Şeytan olmayan ve bu yüzden başı dertten, beladan, mahkeme ve zindanlardan kurtulmayan Ahmet Akgül gibi bir ilim, irfan ve dava adamına, bu ağza alınmayacak küfür, hakaret ve iftiraları yapan şahıs, bırakın dava adamlığını, Müslümanlığını, acaba nasıl bir insandır?

Zerre kadar iman, iz’an ve vicdan taşıyan bir kişi, bu asılsız ve aşağılayıcı itham ve iftiralara nasıl kalkışır? Bu nasıl bir Milli Görüş ahlakıdır? Bu şahıs aynaya ve aile efradına hangi yüzle bakacaktır? Yoksa Milli Çözüm camiasını kışkırtıp Milli Görüş’çü kardeşleriyle kapıştırmak suretiyle bir kaos ve kavga ortamı oluşturmak üzere özel kiralanmış ve kurgulanmış bir provokatör ajan mıdır?

Hiçbir alakanız ve münakaşanız bulunmayan, şahsınıza ve savunduğunuz davanıza yönelik hiçbir sataşması olmayan bir şahıs kalkıp ta;

“O itin babası…”, “Benim köpeğimdi”, “Soysuz…”, “Ne bo. olduğu belli…”, “soysuz it…”, “Tuvalet bile bekleyemez…”, “it oğlu…” gibi, edepsiz ve erdemsiz ifadelerle size küfür ve hakaretler savurursa bunu nasıl karşılarsınız ve neye yorarsınız!? Eğer her yaptığınızın hesabını, hem dünyada, hem ukbada, mutlaka vereceğinize inanıyorsanız, bu gibi haksız ve ahlaksız ithamlara nasıl kalkışırsınız? Eğer bu aşağı ve bayağı ithamlarınızda samimi ve cesaretli idiyseniz, neden yapılan onurlu ve şuurlu uyarılar karşısında kancık ve münafık bir tavırla hemen silip kaldırdınız?

Eh, gözleyip bakalım, sizler ve sizi kışkırtan kesimler, nasıl bir akıbete uğrayacaksınız?!..

      

ŞİİR

      

AYNADA KENDİNİ ÖZÜNÜ VE YÜZÜNÜ GÖREN ŞAHSA…

      

Her belaya uğrar, haddini bilmez

Kendi kuyusunu, kendisi eşer…

Deterjan yüzünün, karasın silmez

Her kim ki utanmaz, uslanmaz beşer…

      

Akgül aynasında, suretin görmüş

Kuyruğun ısırmış, kendine ürmüş

Yükseklere bakıp, üste tükürmüş

Balgamı dönüp te, yüzüne düşer…

      

Kime kiralıktır, kimin uşağı

Hak dostuna hırlar, arsız kuşağı

Haine yan çıkan, ondan aşağı

Rezil adam odur, camiye işer…

      

Eh kişi olunca, böyle erdemsiz

İftira atıyor, hain sebepsiz

Belasın arıyor, cahil edepsiz

Uyuz mahluk iken, at gibi kişner…

Yorum Yaz