Ekim 03 22:50
AHMET AKGÜL :
  • “Haram yer; haini, destekler amma, Evliya geçinir, gafil bir fırka!” Allah'ın Kahrı ve Azabı,Toplumların Uyanışı Şeklinde Tezahür Eder! " Sayın Erdoğan, sözde her neye karşı çıkıyorsa, bilin ki özde o işin veya çevrelerin hizmetkârıdır!.." Müstekbirlerin saltanatını yıkacak olan yine müstaz’aflar olacağından peygamberler ve gerçek varisleri, müstaz’af kesimleri, şuurlandırıp gayrete getirmekle işe başlamışlardır. Allah’ın va’adi de budur. “Biz ise diliyoruz ki; yeryüzünde zayıf bırakılmışlara (müstaz’aflara) lütfedelim, onları imamlar yapalım, onları varisler kılalım.”[12] Kur’an, müşrik kavimlerde iki ana sınıfın varlığını ortaya koymaktadır. 1- Hevâ ve heveslerini ilahlaştırıp hevâları doğrultusunda bâtıl ve beşeri “dinler” ortaya koyan tağutlar, zalimler yani “müstekbirler” sınıfı. 2- Tağuta ve müstekbirlere itaat ve ibadet eden ve onları rableştiren “müstaz’aflar” tabakası. Hâlbuki tek bir Allah’a tapınan, her şeyi O’ndan umup, sadece O’ndan korkup sakınan insan, gerçek bir hürriyete, yüksek bir haysiyete ve örnek bir şahsiyete sahiptir. Allah’ın inayetiyle minnetsiz ve mihnetsiz bir hayat sürecektir. Ama böyle bir iman olgunluğuna ve doygunluğuna (mutmain) olmayanlar, Allah’a hakkıyla saygı ve kaygı duymayanlar, bin bir tanrıya tapınmak zilletine düşecektir. Çünkü ihtiyaç ve iştiyak duydukları her şey ve herkes bunların tanrısı yerine geçecektir. Ve Allah’tan gayrısından hakiki korku ve umut, küfrün en önemli sebeplerindendir. Tapınmak nedir? Sana zarar vermesinden ve alâkasını kesmesinden en çok korktuğun... Ve yine, sana yarar vereceğini ve mutlu edeceğini en fazla umduğun kimse veya nesne ne ise, “TANRIN” da, “TAPINDIĞIN” da işte odur. Ve zaten Allah’a imanın ve İslam’ın özü de “korku ve umut arasında” bulunmak ve bu şuurda yaşamaktır. Ama günümüzde, maalesef; sanatçı izleyicilerine, şarkıcı dinleyicilerine, esnaf müşterilerine ve hatta bazı şeyhler müritlerine tapınmaktadır. Öyle ki, onları kaçırmayalım diye, apaçık haksızlıklarına, yanlışlıklarına, hatta hırsızlık ve ahlâksızlıklarına göz yummakta ve fetva uydurmaktadır. Kanaatimizce; İlahi takdirin AKP’ye fırsat vermesinin en önemli hikmetlerinden birisi de: Tüm İslamcıların ve Din istismarcılarının, gerçek ayarını, aklını, amacını ve ahlâkını ortaya çıkarmasıydı. Ve tabi sadık Millî Görüşçülerle sahtekârların da ayrışmasıydı! Yıllarca Demirelcileri ve Özalcıları “faizcilikle, Haçlı AB’cilikle, fuhuş ve zina tahrikçiliği ile, Siyonist güçlerle işbirlikçilikle” suçlayıp sataşan sözde şeriatçıların, sahte İslamcıların, riyakâr tarikatçıların, gerçekte din istismarcıları oldukları, İslam gayreti ve dava hamiyeti taşımadıkları AKP sayesinde açıklık kazanmıştı!...* İhlas: Milletin ve ülkenin çıkarını, kendi özel meşrebinin, tarikatının ve partisinin üstünde tutmaktır. Örneğin bir seçim sırasında; kendi tarikatımıza, meşrebimize, vakfımıza ve derneğimize özel yararlar sağlayan, ama ülkeye ve millete zarar vereceği ve zulüm edeceği belli olan bir partiye oy verenlerin, ihlastan ve insanlıktan bahsetmeleri sadece edebiyattır. Şahsi ilişkilerde ihlas: İnsanları Allah için sevmek ve hayra yatkınlığına göre dost edinmektir. Onlara; etiketine ve etkinliğine göre değil, takvasına ve teslimiyetine göre kıymet vermektir. Gerçek ihlas; kusurlarımızı söyleyen ve öğüt verenleri, bizi övenlerden daha değerli görmektir. İhlas: Her şeyi Allah’tan bilmek, Allah’tan beklemek, O’nun takdirine ve taksimine rıza göstermektir. Ama ne yazık ki, günümüzde sevgiler göstermelik, saygılar sahtedir. Yapılan hayır ve hizmetler bile, menfaat ve hürmet devşirmeye yöneliktir. Güler yüzlü ve güzel görünümlü nice çehreler vardır ki, bunlar münafık ve marazlı ruhları gizleyen birer maskedir. Davası hakkın ve hayrın hâkimiyeti olanların, bütün sevdası ve maksadı; Allah'ın rızası ve insanlığın rahatı ve rafahıdır. Nefsü hevasını İlahlaştıran ve dünyaya tapınanların, aşk şiirleri safsatadır.