Ocak 18 20:25

Abdullah Akgül’ün hazırladığı Ahmet Akgül Hocamızın yorumladığı MEAL-İ KERİM’İN FAZİLETİ VE FARKI

Abdullah Akgül’ün hazırladığı Ahmet Akgül Hocamızın yorumladığı MEAL-İ KERİM’İN FAZİLETİ VE FARKI

1- Tefsir-Meal konumundadır.

Mevcud meallerin bir kısmı; çeviri kısırlığı yani Arapça bilip Allah’ça bilmemekten kaynaklı, Kur’ani kelime ve kavramların içinin gereği gibi doldurulamamasından; diğer bir kısmı ise Osmanlıca kelime ağırlıklı oluşundan, yani güncel dil kullanılmamasından dolayı yetersiz kalmaktadır. Onlarca cilt tefsirleri ise pratik olarak okumak ve anlamak zorlaşmaktadır.

Bu Meal-i Kerim’in en belirgin özelliği; açık-net ifadelerle, güncel bir Türkçe ile ve parantez içi kısa bilgilendirmelerle, ayrıca bir tefsir okumaya gerek bırakmamasıdır. Zaten Üstadımız gerekli gördüğü yerlerde de yine parantez içinde uzun izahatlar yapmıştır.

2- Net ve keskin dil kullanılmıştır

“Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı” isimli Meal-i Kerim’de keskin ve sert bir dil kullanıldığı söylenilip eleştirilebilir ama bu doğru değildir. Keskin ve sert olan Rabbimizin uyarılarıdır. Asıl eleştirilmesi gereken bir husus var ise; bu da bazı meallerin neden yeterince açık ve net ifadeler içermediğidir.

Kâmil iman sahibi bir mü’min için tek ölçü ‘Allah Rızası’dır. Allah’tan gayrı bir çekincesi korkusu olmayan Muhterem Zâtın yazacağı mealin de “Allah’ça” olmasından ve bugünün zalim odaklarını ve işbirlikçilerini rahatsız etmesinden daha doğal bir şey yoktur. Zaten Cenâb-ı Allah; Kur’an’da, zalim güç odaklarından ve işbirlikçi iktidarların güdümüne giren sözde din âlimlerinden, istismarcı din bezirgânlarından sıkça bahsetmektedir. Bu yüzden de çoğu iktidar güdümlü günümüz din bezirgânlarından sağlıklı bir meal yazmalarını beklemek en azından saflıktır.

“Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri (ama bu bilgi ve becerilerini nefsî hevesler ve dünyevî hedefler için istismar edenleri ve halk arasında âlim ve fâzıl bilinen münafık tipleri) görmez misin? Onlar Tağut'a (Şeytanî rejimlere ve zalim güçlere) ve Cipt'e (Siyonist ve Haçlı liderlere) inanıp (peşlerine takılıyorlar) ve (saldırgan) kâfirler için: “Bunlar, (Hakk nizam kurulsun diye fitne çıkaran) mü'minlerden daha doğru bir yoldadır" diyorlar. (Oysa asıl kendileri fâsık ve münâfık kişilerdir.)” (Nisa: 51)

“Hakkı batıl ile karıştırıp (gerçeği) örtmeyin ve (güç odaklarından korkarak veya menfaat umarak) Hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) Siz (gerçeği) biliyorsunuz. (İşinize gelmediği için üzerini örtüyorsunuz. Öyle ise bile bile Hakkı batıl ile karıştırıp yozlaştırmayın ve Hakkı saklayıp saptırmaya çalışmayın.)” (Bakara: 42)

3- Rabb-İlah-Allah-Hakk-Batıl-İman-İnkâr-Mü'min-Münafık-Kâfir-Münkir-Müşrik-Bel’am-Şeytan-Tağut gibi kavramların içi doldurulmaktadır.

İşte yukarıda saydığımız sebepten yani hiçbir güç odağından emir almadan ve sadece Allah’a hesap verileceği duyarlılığından dolayı, bu Kur’ani kavramların içi hakkıyla doldurulmuş bulunmaktadır. Tarihte ve günümüzde en önemli sorunlardan biri de; yamuk ve kaypak tıynetli ve bozuk niyetli insanlar tarafından kavramların içinin boşaltılması ve bu önemli kavramları kendi nefs-ü hevâlarının ve sağdan soldan aşırdıklarının ürünü tekrarlarla doldurmasıdır. Dolayısıyla içi boşaltılan ve yozlaştırılan kavram ve kurumlar sonrası, toplumlarda büyük karmaşalar yaşanmaktadır ve bu durum ciddi problemlere yol açmaktadır.

Konfüçyus’a sormuşlar: “Bir ülkeyi yönetseydiniz, ilk olarak ne yapardınız?” O da cevap vermiş: “Dilini düzeltirdim. Eğer Dil bozulursa KELİMELER düşünceleri anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gereken işler yapılamaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, düzen bozulur. Düzen bozulursa, adalet yoldan sapar. Adalet yoldan saparsa, halk ne yapacağını şaşırır. Bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

Bu sözü tersinden düşünürsek; öyleyse toplumda adalete dayalı bir düzen sağlanabilmesi için, önce kelime ve kavramların düzeltilmesi gereklidir. Mesela ‘demokrasi, laiklik gibi kavramların tam tanımının yapılmaması ve bir zulüm aracına çevrilmesi’ bu duruma önemli bir örnek teşkil etmektedir. Rabbimiz bu durumu Kur’an-ı Mübin’inde şöyle haber vermektedir:

“…Onlar, kelime (ve kavramları, temel esas ve kuralları) yerlerine konulduktan (ve sağlam bir düzene bağlandıktan sonra) onları saptırmaya ve çarpıtmaya uğraşırlar ve (çevrelerine): "Size şu (makam ve menfaatler) verilirse onu alın, o (ruhsat ve fırsatlar) verilmezse ayrılıp uzaklaşın" (diyen hainlerdir). Allah (niyeti ve tıyneti bozuk) kimlerin fitneye düşmesini isterse, artık Sen onun için Allah'tan hiçbir şeye malik olamazsın (düzeltemezsin). İşte onlar, Allah'ın kalplerini temizleyip arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette ise onlar için büyük bir azap (gereklidir)." (Maide: 41)

“Onlardan zulmeden (bazı hain kimseler), sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler (ayetlerin lafzını değil, anlamını dejenere edip, kâfirlerin hoşuna gittiler). Biz de bunun üzerine zulmetmeleri dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azap' indirip (kahrımıza uğratmıştık)." (Araf: 162)

İşte bu mealin en büyük özelliklerinden birisi de dejenere edilen bu kavramlara aslî ve gerekli manalarının en geniş şekilde yeniden verilerek, güncel bir Türkçe ile okuyucuya sunmasıdır. Her ne kadar zalim ve hain takımı istemese de; Allah muttaki kullarının eliyle ve kalemiyle nurunu tamamlayacaktır.

“Allah, suçlu günahkârlar istemese de, Hakkı (Hakk olarak) Kendi ‘KELİME’leriyle gerçekleştirecektir.” (Yunus: 82)

4- Sosyal ve siyasi şuur ve sorumlulukları hatırlatan bir meal hazırlanmıştır.

“HAKK-BATIL” kavramının tam tanımı yapıldıktan sonra; günümüzde kimler HAKK’ın; kimler BATIL’ın temsilcisidir? Açık adres verilmiş; Siyonizm’in ve onun şeytanî masonik uzantılarının ve yapılanmalarının adları zikredilmekten çekinilmemiştir. Kur’an yaşayan canlı bir Kitap’tır. Her devirde gerekli ve geçerlidir. Sadece geçmiş dönemleri anlatan bir tarih kitabı değildir. İşte bu mealde Firavun'ların, Nemrud'ların ve Karun'ların bugünkü versiyonları deşifre edilmiştir. Ve bu sebepten de aynı zamanda sosyal ve siyasi mealdir.

Devamını okumak için tıklayınız.

Yorum Yaz