BM'den Afganistan'la ilgili “400 bin kişi yerinden edildi” itirafı
Birleşmiş Milletler (BM), Taliban'ın ilerleyişini sürdürdüğü Afganistan'da, bu yılın başından bu yana çatışmalar nedeniyle yaklaşık 400 bin kişinin yerinden edildiğini açıklamıştı. BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, günlük basın brifinginde, Afganistan'da çatışmalar yüzünden yerinden edilmelerin sayısında mayıs ayında büyük artış olduğunu hatırlatmıştı. ABD'nin Afganistan'daki askeri güçlerini çekme kararının ardından saldırıları zirve noktaya ulaşan Taliban, ülkenin Orta Asya ile bağlantısını sağlayan kuzey vilayetlerinin merkezlerini de ele geçirmeye başlamıştı. Öyle anlaşılıyor ki, ABD ile Taliban arasında bir danışıklı dövüş vardı.
ABD ile Taliban arasında imzalanan Doha Anlaşması'na göre, NATO güçlerinin son çekilme tarihi olan 11 Eylül 2021'den önce vilayet merkezlerine saldırmayacağını ilan eden Taliban, ABD hava saldırılarını gerekçe göstererek vilayet merkezlerine saldırmaktaydı. Taliban; bir kısmı ülkenin güneybatısında, bazısı batısında, diğerleri kuzey ve kuzeydoğuda olmak üzere pek çok vilayet merkezini Afgan hükümet güçlerinden geri almıştı. Taliban'ın kontrolüne giren yerlerdeki ilk icraatlarından biri, cezaevlerinde bulunan tüm mahkûmları serbest bırakmaktı.
Afgan hükümeti hazırlıksız yakalanmıştı!
Afganistan’da Taliban’ın hızla ilerleyişini değerlendiren Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Uzmanı Ahmad Khan Dawlatyar, “Afgan hükümetinin ülkede yaşanan gelişmeler karşısında hazırlıksız yakalandığını” vurgulamıştı. Afgan uzman, “ABD’nin Taliban’la anlaşarak ona meşruiyet kazandırması ve barış sağlanmadan operasyonları durdurup çekilmeye başlaması, Taliban’ı sahada ve masada güçlendiren önemli bir faktör” değerlendirmesini paylaşmıştı. Dawlatyar’ın, “ABD, Taliban’la yaptığı Doha Antlaşması’yla bir taraftan Taliban’a uluslararası meşruiyet sağlamış ve ‘Artık Taliban bir terör örgütü değil, ABD’nin muhatabı ve Afganistan’ın geleceğinin belirlenmesinde önemli aktördür’ mesajı verdi” yorumları çarpıcıydı.
“Diğer taraftan ise ABD, Taliban’a karşı hava operasyonlarını askıya aldı. ABD, barış sağlanmadan Afganistan’dan çekileceğini açıklayınca, Taliban bunu bir fırsat olarak değerlendirdi ve kendisini 20 yıllık savaşın kazanan tarafı olarak açıkladı. Bu fırsattan azami şekilde yararlanmak için Taliban, güçlerini birleştirip beklenmeyen bir şekilde ilerlemeye başladı. Afganistan hükümeti, hazırlıksız yakalandığı ve güçlü hava kuvvetlerine sahip olmadığı için Taliban saldırılarına karşı duramadı” sözleriyle Dawlatyar, “Afgan hükümetinin gelişmeler karşısındaki yetersizliğini” açığa vurmaktaydı.
Zaten bundan bir müddet sonra ABD, AB ve ÇİN destekli Taliban; Afganistan’ın Başkenti Kabil’i de alarak ülkenin tek hâkimi konumuna taşınmış, eski Cumhurbaşkanı ise Tacikistan’a kaçmış ve çok güvendiği ABD kendisini yalnız bırakmıştı!
Afganlı Mültecileri Türkiye’ye Taşıyan Amerika’ydı!
Afgan ilticacıların (Bahçeli’nin deyimiyle istilacıların) tamamının 25-40 yaş arası genç ve dinç insanlardan oluşması, sanki Afganistan’dan İran-Türkiye sınırına kadar helikopterlerle taşınmışlar gibi dinç durmaları ve çoğunun ABD yapımı aynı spor ayakkabılar giymiş olmaları, bunlarla ilgili şüpheleri ve endişeleri daha da arttırmaktaydı!?
Afganistan’dan yola çıkan, İran’ı rahatlıkla aşan, Türkiye’ye ise elini kolunu sallayarak ulaşan Afganistan vatandaşlarının arkasında ABD vardı. Medya, üzerinde çok fazla durmamıştı ama ABD’nin bir dönem kendisiyle işbirliği yapan Afganları bölgeden çıkarmak için ciddi bir fon ayırdığı, bu fonun da Afganistan’daki ABD’liler tarafından yönetildiği satır aralarında kalmıştı. Fondan yararlanmak ve dolayısıyla ülkeden çıkabilmek için, ABD’nin bölgedeki temsilciliklerine başvurmanız ve yaklaşık 40 sayfalık bir formu doldurmanız lazımdı. Formda, nerede ve ne zaman hangi görevde bulunduğunuz, irtibatta olduğunuz ABD’liler, mesleğiniz, geçim kaynağınız ve benzeri bilgileri içeren sorular vardı. Bir dönem ABD ile işbirliği yapan, şu an ise Taliban’dan kaçmaya çalışan kişiler, bir süre önce bu formları doldurmaya başlamıştı. Ancak kendilerine herhangi bir ‘dönüş’ olmamıştı. ABD işbirlikçisi Afganlar, bunun üzerine rahatsızlıklarını yüksek sesle konuşmaktaydı. Bazı Afganlar; “Bizi ortada bırakıyorsunuz, ne arayan ne soran var” deyince, formlara yönelik işlem hızlandırılmıştı. Belli ki; formların toplanmasının ardından bir “tahliye planı” hazırlanmış ve uygulamaya konulmuşlardı. Böylece binlerce Afgan, ABD’nin tahliye planı doğrultusunda üç ülkenin sınırını geçerek Türkiye’ye yerleşmeye başlamıştı.
Duvarlarında “Hudut Namustur” yazan karakollarımızın önünden ve sınırlarımız üzerinden, her gün yüzlerce kişi elini kolunu sallayarak geçiyorlardı. Belli ki; iktidar İran’la da bir anlaşma yapmıştı… Ve muhtemelen bu anlaşma gereği, kaçakların geçişi için bir koridor oluşturulmuş durumdaydı. Aksi takdirde, o kadar insanın hem İran hem de Türkiye sınırını aşabilmesi imkânsızdı. Demem o ki; eğer iktidar istemese, emin olun ki; tek bir Afganlı kaçak sınırdan içeri alınmazdı. 2004-2006 tarihleri arasında Türk-İran sınırını koruyan ve sınırdan yasadışı geçişlere izin vermeyen Van 6. Hudut Alay Komutanı Kurmay Albay Naim Babüroğlu, “Türkiye’ye gelenlerin sadece erkek ve genç yaş grubu olması, başka bir planın göstergesi. Kaçak geçişlerde normalde %50 kadın-çocuk olur. Burada geçenlerin tamamı, 18-30 yaş arası… Bu bir yasa dışı göçmen akınından daha farklı bir durum” ifadesini kullanmıştı. Albay Babüroğlu’nun dikkat çektiği bu nokta önemli ve anlamlıydı. Evet, belli ki; ABD yukarıda da ayrıntılarıyla anlattığım üzere, bir ‘tahliye planı’ çerçevesinde bölgeyi boşalttırmaktaydı. “Göçmen Deposu” olarak da Türkiye’nin ayarlandığı, AKP ve MHP’nin de buna razı oldukları anlaşılmaktaydı.”
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ: