Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız bize, “makamları ve imkânları ne olursa olsun insanları -hâşâ- Allah gibi değil, ancak Allah için sevmemiz gerektiğini” sıkça vurgulamışlardı. Evet, böylesine ilim, fazilet ve mücadele ehli zevatı; hatalarıyla, zaaflarıyla ve noksanlıklarıyla sevip saymak; onların -hasbel beşer- bazı şahsi kusurlarını, İslam’a ve insanlığa yaptıkları hizmetlere bağışlamak lazımdır. Cenab-ı Hak da, Mahkeme-i Kübra’da Mü’min kullarının amellerini tartacak, sevap tarafı ağır basarsa günahlarını -kul hakkı hariç- afv-u mağfiret buyuracaktır. İşte Ahmet Akgül Üstadımız gibi, ömrü boyunca haksızlık ve yanlışlıklara savaş açmış, bunların hemen hepsinde tek başına ve yalnız bırakılmış… İftiralara ve asılsız isnatlara uğramış, karakol ve mahkeme kapılarında suçlu muamelesi yapılmış; zindanlara atılmış, ama asla Hak yolundan caymamış, sapmamış ve savrulmamış… Cazip makam ve menfaat teklifleriyle satın alınamamış olan bu mücahit ve muttaki şahsiyeti, kendi algımız ve anlayışımız oranında topluma tanıtmak, çok değerli ve orijinal yapıtlar olan eserlerinden herkesin yararlanmasını sağlamak niyetiyle bu yazıyı hazırladık. Kur’an’ın ve Resulüllah’ın öğrettiği mutlak doğrulara sadık kalması, ilmi, ahlâki ve vicdani duyarlılıktan ayrılmaması, Onu sürekli haklı çıkarmış; solcu, sağcı veya İslamcı geçinen istismarcı ve fırsatçı takımıyla ilgili tespit ve tahlillerinde hiç yanılmamıştır. Örneğin; hemen her kesimin yaranmaya ve yararlanmaya çalıştığı Fetullah Gülen ve cemaatinin, gerçek niyetlerini ve hıyanetlerini tam 30 sene öncesinden konuşup yazmaya başlamış, bu yüzden nice hücumlara uğrayıp dışlanmış, ama sonunda yandaş yazarlar ve yargıçlar Onun yazılarını ve kitaplarını dikkatle okuyarak, bu hıyanet şebekesini ve ilişkilerini öğrenip çözmeye mecbur kalmışlardır.
Ahmet Akgül Hocamızın, ilmi dirayet ve feraseti kadar yüksek cesaret ve metaneti de… İmani haysiyeti ve insani hassasiyeti kadar, örnek istikamet ve fazileti de, yakinen tanıyan kimseleri ve biz talebe ve takipçilerini hayran bırakmıştır.
Her şeye rağmen, samimiyet ve muhabbetle Ordumuza sahip çıkması, Dini değerlerimizle Laiklik prensiplerini uzlaştırıcı yorumları, Milli Görüşçü, Atatürkçü ve Ülkücü kesimlerden tutarlı ve duyarlı kimseleri ortak paydalar etrafında buluşturma ve bir Milli Mutabakat oluşturma yaklaşımları, Ahmet Akgül Üstadımızı daha farklı ve aranır bir konuma taşımıştır. Derin ilmine, engin birikimine rağmen, sürekli okuyan, araştıran, tebrikten ziyade tenkitlerden hoşlanan ve yararlanan, asla bilgiçlik havasına ve gururuna kapılmayan, ama hak bildiği konularda ise kesinlikle geri adım atmayan… İmkân ve iktidar sahiplerinin ne tehditlerine ne de tekliflerine kulak asmayan, Allah’ın rızasını, Hakkın çıkarını ve davasının hatırını her şeyin üstünde tutan Hocamızı, önümüzdeki süreçler ve gelecek nesiller daha iyi anlayacaklardır.
“İlmi ehliyet tedariki, nefis terbiyesi ve tebliğ görevimizi yerine getirme meşguliyeti, bizi diploma ve etiket sahibi olmaktan geri bırakmıştır. Yüksek tahsili dışarıdan ve yine eğitim-öğretim dalında tamamladıksa da, öyle kariyer yapmaya vaktimiz olmadı” buyururlardı. E. Edebiyat Profesörü Erhan Saraçoğlu Beyefendi, büyük babası Çemizgezekli Nüzhet Dede’nin gizemli ve ayet mealleriyle kafiyeli bir şiirini 3-4 saat içinde ve 10 sayfa halinde izah eden Ahmet Akgül Hocamızın yorumlarını okuyunca: “Ben hayran kaldığım bu açıklamaları 3 ayda yapamazdım, üstelik bu derin ve engin manaların birçoğunu hâlâ kavrayamadım” buyurmuşlardı.
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ: