Yüce Yaratıcı ve O’nun koyduğu İslam kuralları, Batılıların istismar edip durdukları “Kadın-Erkek Eşitliğinden” çok daha öte, Kadını ve Erkeği aynı bütünün iki parçası ve aynı rüknün unsurları saymıştır. Yani erkeksiz kadın ve kadınsız erkek yarımdır. Bunlar birbirini tamamlayan, huzur ve onura birlikte ulaşılan varlıklardır. Ancak fıtratları (yaratılış özellikleri) icabı, ortak sorumlulukları yanında, ayrı ve farklı görev sahaları da vardır. Bu nedenle hem biyolojik olarak hem de psikolojik olarak, kadının erkek, erkeğin kadın yerine konulması safsatadır, sapkınlıktır.
Elbette kadınlar da birer insandır ve tüm insan haklarına sahip ve saygın konumdadır. Bu nedenle kızlarımız ve kadınlarımız da okuyacak, fıtratlarına uygun meslek ve memuriyet sahibi olacak; ailenin, yakın çevrenin, hatta ülkenin sorunlarını birlikte sırtlanacak ve ortak sorumluluklarını kuşanacaklardır. Ancak, kadının en kutsi, en önemli ve en öncelikli görevi ANNELİK sıfatıdır. Kadınlar, çocuklarımızın ilk eğitimcisi, terbiye edip şekillendiricisi olmak bakımından, geleceğimizi inşa eden mimarlar konumundadır. Kadınlarımızı annelik sorumluluklarından uzaklaştıracak her girişim, mutsuz, huysuz ve huzursuz yetişen nesiller dolayısıyla geleceğimizin karartılmasıdır. Kadınlarımız, her şeyden önce sıcak ve samimi aile yuvamızın sigortasıdır. Zaruri olmayan sebeplerle, suni gerekçelerle ve Haçlı Batı’nın ahlâksız projeleriyle aile yuvasından ve annelik sorumluluklarından uzaklaştırılan kadınlarımız, aslında kendi onur ve huzurlarından da mahrum bırakılmaktadır.
Soyup sokaklara saldıkları, tüm ahlâki ve ailevi bağlarından kopardıkları kızları-kadınları sadece birer cinsellik aracı ve reklam vasıtası olarak gören Barbar Batı düşüncesinin “Kadın Hakları” iddialarının bir palavra olduğu, işte Ukrayna Savaşı’nda bir kez daha ortaya çıkmıştır. Putin’i kışkırtıp kızıştırarak, Zelenski’ye hava basıp dolduruşa sokarak, Rusya’nın emperyalist emellerle Ukrayna’ya saldırması sonucu, göç etmeye mecbur kalan 3 milyon insanın 2 milyonu kadınlar ve çocuklardır… Ve bunların perperişan olmalarını özellikle ABD ve AB ülkeleri sağlamışlardır.
Ve işte “Dindar Kahraman” rolüyle iktidara taşınan, ama AB dayatmalarıyla, kadınlarımızı yozlaştıracak ve aile yuvalarımızı yıkacak nice uğursuz anlaşmalara şu Erdoğan iktidarları imza atmışlardır.
• Kadınlarımızın ve kızlarımızın ahlâk ve maneviyattan nasıl yoksun bırakılmaya çalışıldıkları…
• Gerçekten ihtiyacı olanların dışında, kadınların ille de ayakları üzerinde durmaları gerektiği dayatmasının, hanımlarımızı evden işe, işten eve nasıl bir robot haline soktukları...
• Bu durumun evin içinde: "Ben de para kazanmaktayım, o halde bu evde en çok ben söz sahibi olacağım" yanılmasının ve ardından çıkan tartışma ve kavgaların nasıl yuvaları dağıttığını…
• Doğar doğmaz bakıcı kucağına veya kreşlere, yuvalara atılmış, anne/babaların sevgi ve ilgisinden mahrum bırakılmış, yalan yanlış yetiştirildiklerinden sorun halini almış minik yavrularımızın çoğaldıkları...
• Yorulmuş, yıpranmış ve iş yerindeki tüm sorun ve sıkıntıların altında bunalmış ve psikolojileri sarsılmış kadınlarımızın, yeni ve tehlikeli arayışlara başladığı…
• Yanlış yetiştirilmiş, Rabbinden ve Kur’an’dan mahrum edilmiş, bu yüzden yanlış tercihlere yönelmiş diye, eşleri babaları veya kardeşleri tarafından hunharca katledilmiş kadınlarımızın giderek arttığı…
• İki-üç çocuğunu, eşini-evini bırakıp; sosyal medyada tanıştığı falanca filanca adamlara kaçan, gittiği kişide de aradığını bulamayıp ondan ona savrulan, ahlâken ve bedenen yıpranıp yok olan kadınların yüreklerimizi dağladığı bir süreç yaşanmaktadır.
Aile, bir toplumun temel taşıdır!
Aile insanlık tarihi kadar eski ve bir o kadar da ihtiyaç duyulan en önemli bir kurum konumundadır. Allah (CC) Hz. Adem’i (AS) yarattıktan hemen sonra Havva annemizi yaratmış ve onları aile kılmıştır. Bu da bize insan fıtratında ve toplum hayatında aile kurumunun önemini anlatmaktadır. Tarih boyunca Şeytaniler ve şerliler toplumun ve devlet kurumunun genlerini bozmaya çalışmışlardır. Toplumsal genleri bozmak ise ancak aileyi dağıtmakla mümkün olacaktır. İşte bu yüzdendir ki gerek ülke çapında gerekse uluslararası alanda aileye yönelik sinsi ve Siyonist tahripçi operasyonlar yapılmaktadır. Ancak bu operasyonlar; algı ve manipülasyonlarla saklanarak, “kadın hakları, özgürlük, feminizm, toplumsal cinsiyet eşitliği” gibi kılıflara sarılarak ve asıl amaç gizli tutularak gerçekleştirildiğinden dolayı, birçok insanın aldanmasına sebep olmaktadır. Özellikle Siyonizm’in güdümündeki Batı’da, kapitalist zihniyet ve pozitivist/seküler/materyalist eğitim sistemi, his ve duyguları, aklı, ruhu ve vicdanı ve sonuçta irfanı ve ahlâkı devre dışı bıraktığından önce gençlik, sonra da aile çözülmeye başlamıştır.
Makalenin Tamamı için: https://www.millicozum.com/mc/duyurular/cagdas-kadin-haklari-mi-aile-yuvamizin-yikilmasi-mi