İttihatçıların çaldıkları kayıp altınlar Türkiye’de Haim Nahum aracılığıyla hangi aileye aktarılmıştı?
Birinci Dünya Savaşı sonlandığında, daha önce planlandığı gibi, Osmanlı İmparatorluğu’nun da parçalanma süreci başlatılmıştır. Bu dönemde Hahambaşı Haim Nahum, hem seyahatleri ve temasları hem de Lozan’daki gizli talimatları ile dikkatleri üzerinde toplamıştır. O dönemi anlatan Esther Benbassa, “Son Osmanlı Hahambaşısının Mektupları-Alyans’tan Lozan’a” adlı kitabında ilginç gerçeklere parmak basmaktadır.
Kitapta pek üstünde durulmasa da dağılma sürecinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetiminde olan İttihat ve Terakki Partisi’nin kaybolan altınlarına işaret olunmaktadır. Benbassa’ya göre altınlar İsviçre’ye kaçırılmış, Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Türkiye’ye geri getirilip Yahudi asıllı bir aileye aktarılmıştır. Benbassa kitabında olayı şöyle anlatıyor:
“Nahum, üstlendiği bu görev sırasında, çok miktarda Osmanlı Hazinesine ait, çalıntı altın parayla birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin çok önemli belgelerini kendini Köstence’ye götüren yatla dışarıya çıkarmış olmakla suçlanacaktır. Sözü edilen altınlar, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin, izi asla bulunmayacak olan o ünlü parasal varlığıdır. Ama yine de bilinen şu ki, bu altın paralar çeşitli yollardan ve değişik kişiler aracılığıyla ki -bunlardan biri de Nahum’un çevresindeki Yahudi bir bankerdir- İsviçre bankalarına transfer edilmiştir.”
Lozan görüşmelerinde önemli bir rol oynayan Haim Nahum, daha sonra ortadan kaybolacak ve Mısır’a yerleşmiş olacaktır. Yahudi Nahum, Mısır’a göç etmesini “Türklere öyle bir iş ettim ki, bundan sonra Türkiye’de kalmam doğru olmaz…” cümlesi ile açıklamıştır.
Türkiye’nin modernleşme sürecinin önde gelen mimarlarından biri olan Nahum hakkında tarih kitaplarında nedense hiçbir bilgi yer almamaktadır. Böylesine önemli bir kişiliğin bir anda ortadan yok olup gitme isteği kendisi hakkındaki iddiaları doğrular niteliktedir. Yurt dışına kaçırılan tonlarca altının bir kısmı, Türkiye’nin önde gelen zengin ailelerinden birinin eline geçmiştir. Bu ailenin Nahum ile kan bağı olduğu da iddia edilmektedir. Peki kimdir bu aile? Bu sorunun yanıtı şimdilik kaydıyla ‘sisler bulvarında bir sokak ismidir.”[1] Haim Nahum’un oğlunun ortak olduğu şirket ve aile size yol gösterebilir.
Siyonist Yahudi Haim Nahum’un Hıyanet Çabaları
Cennetmekân II. Abdülhamit Han, Yahudilerin Filistin’e gidip yerleşmelerini, arazi satın almalarını engellemek için “Kırmızı Pasaport” uygulamasını başlatmıştı. Haim Nahum, II. Abdülhamit tarafından uygulamaya sokulan bu “Kırmızı Pasaport” uygulamasından kurtulmak için birçok girişimde bulunmuşlardı. Sonunda mason İttihat ve Terakki bu uygulamaya Eylül 1913’te son vermiş olacaktı! Haim Nahum, Amerika’da iken bir dizi konferanslara katıldı. Yahudi cemiyetleri, mason locaları ve büyükelçilerle toplantılar yaptı. Bu toplantılarda “yeni kurulacak olan Türkiye’nin İslam’dan uzaklaştırılması” gibi mevzular konuşulmaktaydı. Haim Nahum, Siyonist ve emperyalist devletlere, Anadolu insanının din, dil, tarih, kültür ve beraberlik şuurunun nasıl yok edileceğini anlatan doktrinini ve stratejisini anlatmıştı.
İsmet İnönü, Edirne Mebusu ve Hariciye Vekili sıfatıyla Lozan Konferansı’na baş murahhas olarak atandı. İnönü, 105 kişilik müşavir, yaver ve muhafız ordusu ile Lozan’a ulaştı. Bu heyetin içinde son derece ilginç bir isim daha vardı; Yahudi haham Haim Nahum. Haim Nahum, kendini Milli Mücadele ve Ankara Hükümeti yanlısı göstererek Lozan Konferansı’nda Türk delegasyonu içerisine müşavir olarak katılmıştı. 8 Kasım 1922’de İstanbul’dan Londra’ya hareket eden Doğu Ekspresi’nde, müşavirler bölümünde Haim Nahum yerini almıştı. Trendeki bu ilginç ismin kartvizitinde şunlar yazılıydı; “Osmanlı Yahudileri Eski Hahambaşısı, Yüksek Mühendis Mektebi Fransızca Öğretmeni…” Görünen görevi “Hukuk Müşavirliği” iken, gerçek manada vazifesi “arabuluculuk” kılıflı özel talimatları İnönü’ye yaptırmaktı. Sekiz ay sonrasında Lozan Konferansı sona erince; Haim Nahum Türkiye’den ayrıldı, Mısır’a yerleşti ve bu ülkenin hahambaşı makamına taşındı.
Haim Nahum için Türkiye sayfası kapanmıştı. Amacına ulaşmıştı… Tıpkı Topal Molla gibi… O da 1920’lerin Afganistan’ında, iyi bir hatipti. Heyecanlı ve radikal çıkışlar yapıyordu. Fikirleriyle halkı kendine bağlamıştı. Sonrasında Afgan halkını birbirine kırdırdı, iç savaş çıktı. Ülkeyi terk etmek zorunda kalan Afgan Emiri Emanullah Han’ın yanına yaklaştı ve “Beni tanıdınız mı? Afganistan’daki görevim bitti ve gidiyorum…” dedi. Kendini ‘hak’ olarak gösteren, milleti birbirine düşüren aslında bir İngiliz casusuydu, Topal Molla…
Erbakan Hocaya göre Haim Nahum’un hainlik planları.
1- Türkiye’yi dininden uzaklaştıracaksınız. İslam’ı yozlaştıracaksınız.
2- Bu ülke insanlarını borca esir edip kendinize köle yapacaksınız.
3- İnsanları aç ve perişan bırakacaksınız.
4- Halkı işsiz ve çaresiz konuma taşıyacaksınız.
5- Irk, tarikat, mezhep, siyasi görüş ayrılıkları oluşturup kışkırtarak Türkiye’yi parçalayacaksınız.
6- Böldüğünüz parçaları birbiriyle çarpıştıracaksınız.
7- Parçalanmış, yumuşatılmış lokmaları Siyonizm’in emrine sokacaksınız.
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ: