Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, batısından doğusuna bütün dünyaya: "Kimsenin hakkında gözümüz olmadığı gibi, kimseye de hakkımızı çiğnetmeyiz. Şehit oluruz, gazi oluruz; ancak hiçbir oldubittiye de izin vermeyiz." çıkışları son 24 yılın en onurlu ve sorumlu açıklamalarıydı. Akar ayrıca, "15 Temmuz 2016'dan itibaren FETÖ bağlantısı nedeniyle TSK’dan toplam 20 bin 571 personel ihraç edilmiştir. 15 Temmuz’dan sonra personel destekleme oranlarında meydana gelen azalma nedeniyle personel temin faaliyetlerine başlanmış, 23 Ekim 2020 itibariyle 95 bin 911 personel temin edilmiştir" diyerek FETÖ tahribatının tamir edildiğini vurgulamıştı.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bakanlığın 2021 bütçe sunumunu yapan Bakan Akar, Suriye'nin kuzeyinde PKK/PYD/YPG ve DEAŞ varlığını sonlandırmak, oluşturulmak istenen terör koridoruna engel olmak ve böylelikle hudutların, halkın huzur ve güvenliğini sağlamak için Suriye'nin kuzeyinde Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Barış Kalkanı harekâtlarının başarıyla icra edildiğini de anımsatmıştı. Söz konusu harekâtların halen sürdüğüne dikkati çeken Bakan Akar: "Eğer Suriye'de terör örgütü tarafından oluşturulmaya çalışılan terör koridoru icra ettiğimiz başarılı harekâtlarla yok edilip, engellenmeseydi bugün çok daha farklı ama çok farklı tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya olmamız kaçınılmazdı. Bu operasyonların sonucunda yaklaşık 450 bini İdlib'de olmak üzere 1 milyondan fazla Suriyeli kardeşimizin evlerine ve topraklarına gönüllü, güvenli ve saygın bir şekilde dönebilmeleri sağlanmıştır.” ifadelerini kullanmıştı.
'S-300 Sistemi NATO ittifakı içinde nasıl kullanılıyorsa S-400 sistemi de bizde aynı şekilde kullanılacaktır' uyarıları!
Sn. Hulusi Akar’ın, Türkiye'nin uzun menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi tedarikinin ülkenin egemenliği, bağımsızlığı ve güvenliği için bir tercih değil zorunluluk haline geldiğinin altını çizerek, "Bu amaçla 1990’lı yılların başından itibaren hava ve füze savunma sistemi tedarik çalışmalarımız devam etmiş, tedarik prensiplerimize cevap veren S-400 sisteminin tedarik sözleşmesi 11 Nisan 2017 tarihinde imzalanmıştır. Bazı NATO üyelerinde mevcut olan S-300 sistemi NATO İttifakı içinde nasıl kullanılıyorsa, S-400 sistemi de bizde aynı şekilde kullanılacaktır. Her savunma tedarik programı çerçevesinde deneme ve sistem kontrolleri yer almaktadır. Bu usuller tedarik programının bir parçasıdır ve tamamıyla teknik bir faaliyet olmaktadır. Bu kapsamda tedarik ettiğimiz sistemin kontrol ve hazırlıklarına planlandığı şekilde devam ediyoruz. Türkiye F-35 programının sadece bir müşterisi değil, aynı zamanda ortağıdır. F-35 teknolojisinin güvenliği, ABD için olduğu kadar Türkiye için de önemli sayılmaktadır. ABD hükümetinin F-35 programına ilişkin raporu gösterdi ki Türkiye'nin programdan uzaklaştırılması, F-35 uçağının kritik parçalarının üretim takvimi ve maliyetin düşürülmesine ilişkin birçok riskler doğurmuş bulunmaktadır. ABD’nin teknik anlamda S-400 ve F-35'lerin uyumluluğu konusundaki herhangi bir kaygısını da ele alıp görüşmeye hazırız!..” vurguları ise, soylu bir Milletin ve onurlu bir devletin, yıllardır hasretini çektiği şuurlu beyanlardı!..
“Provokatif girişimler, gerginliği tırmandırmaktadır!”
Bakan Akar, Kıbrıs, Ege konularının ve Akdeniz'deki sorunların özünü teşkil eden iki temel sorun olduğuna dikkat çekerek, "Bunlardan birincisi deniz yetki alanlarının belirlenmesi, ikincisi ise Kıbrıs'taki Türk kardeşlerimizin, Türk halkının varlığının ve haklarının kabul edilmesi ile aşılır. Bu sorunların uluslararası hukuka uygun ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde siyasi çözüme kavuşturulması lazımdır. Bunun için büyük gayret sarf ediyoruz. Tüm olumlu, yapıcı yaklaşımlarımıza rağmen maalesef uluslararası hukuktan doğan haklarımızın kısıtlanmasına yönelik provokatif girişimler, uygulamalar, yapılan sorumsuz açıklamalar gerginliği tırmandırmaktadır. Bu kapsamda, Yunanistan ve Mısır'ın Doğu Akdeniz'e yönelik ilişkiye girmelerine bigâne kalamazdık, biz de ülkemizin hak, alaka ve menfaatlerini koruyacak şekilde gerekli tedbirleri aldık" sözleriyle ülkemizin kararlılığını ortaya koymuşlardı.
“Kendimize ait haklarımızdan ve çıkarlarımızdan taviz vereceğimizi sananlar aldanmaktadır!”
Sn. Akar, bu süreçte Fransa'nın da binlerce kilometreden gelerek provokatif, gerilimi tırmandıran, Doğu Akdeniz'i istikrarsızlık ve çatışma alanına dönüştürmeye yönelik, BM ve NATO üyeliği ile AB değerleriyle bağdaşmayan art niyetli bir strateji izlediğine vurgu yaparak; "Kısacası Fransa gücünü ve boyunu aşan roller peşinde koşmaktadır. Tırmandırılan gerilime karşın Türkiye'nin haklı davasında kararlı duruşu ve sahada göstermiş olduğu askeri gücü neticesinde sorunun diplomatik yollardan çözümü için NATO nezdinde heyetler arasında görüşmelere başlanmıştır. Ön koşulsuz her türlü görüşmeye hazırız, güçlüyüz ve kararlıyız. Uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız çerçevesinde, Türkiye'yi Ege Denizi'nde kara sularına ve Doğu Akdeniz'de Antalya körfezine hapsetme çabalarına karşı durmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Dolayısıyla deniz yetki alanlarının belirlenmesi bölgedeki sorunların özünü teşkil eden birinci sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kimsenin hakkında gözümüz olmadığı gibi kimseye de hakkımızı çiğnetmeyiz. Şehit oluruz, gazi oluruz; ancak hiçbir oldubittiye de izin vermeyiz. Biz nasıl kimsenin toprağına, egemenliğine, çıkarına göz dikmiyorsak, kendimize ait olanlardan da asla taviz vermeyeceğiz. Kıbrıs dahil bölgedeki hak, alaka ve menfaatlerimizi korumakta azimli, kararlı ve buna muktediriz" çıkışlarıyla Milli vicdana tercümanlık yapmışlardı…
Kıbrıs konusunda: “1974'ten bu yana Maraş için kullanılan 'Kapalı' ifadesi artık kalkmıştır. Maraş'ın açılması, uluslararası hukuka uygundur, meşrudur, tasarruf da KKTC'ye ait bulunmaktadır. Barış Harekâtı ile adada sağlanan huzur ve istikrarın sürmesi için Türkiye uluslararası antlaşmaların verdiği garantörlük görevini en iyi şekilde yapmaya kararlıdır. Türkiye, KKTC ve Kıbrıs Türkü'nün daima yanındadır. 1974'teki duruşumuz o gün ne ise bugün de aynıdır" değerlendirmesinde bulunan Sn. Hulusi Akar: “Libya halkının haklı davasını da destekleyeceğiz” hatırlatması yapmıştı.
"Amacımız 'Libya Libyalılarındır' anlayışıyla toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamış, barış, huzur ve istikrar içerisinde yaşayan bir Libya'nın oluşumuna katkıda bulunmaktır. Libya'nın BM tarafından tanınan meşru hükümetinin, saldırılar karşısında yaptığı yardım çağrısına somut cevap veren ve destek sağlayan tek ülke Türkiye olmaktadır. Libya nizami ordusunun teşkili ve birliklerinin uluslararası standartlara ulaştırılması maksadıyla sağlanan eğitim desteği kapsamında 5 eğitim merkezinde verilen eğitimler sürüyor" sözleriyle hem kararlı hem de barışçıl bir tavır takınmıştı...
“Türkiye, Karabağ’daki ortak barış gücünde yer alacaktır!”
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ: