Bu menfur olayla ilgili Peygamber Efendimizin mucizevi uyarıları:
“O Gün Bu Kişi (Hz. Osman) Mazlum Olarak Öldürülmüş Olacaktır.”
İbn Ömer anlatıyor: Resulüllah bir fitneyi haber veriyordu ki; o sırada oradan bir kişi geçti ve o geçerken Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "O gün bu kişi, mazlum olarak öldürülür!" Baktım ki; oradan geçen, Hz. Muhammed'in işaret ettiği kişi Osman bin Affan'dı. (Fezâilü's-Sahâbe, I, 551.)
Bu Kişi (Hz. Osman), O Gün Hidayet Üzere Olacaktır.
Ka'b bin Ucra şöyle anlatıyor: Resulüllah bir fitneden bahsetti ve onun yaklaştığını söyledi. Bu sırada oradan, başı kapalı bir kişi geçmekteydi. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Geçmekte olan bu kişi, o gün hidayet üzere olacaktır." Hemen yerimden kalkarak o kişinin yanına koştum. O kişi Osman (R.A.)'dı. Onu tutup Resulüllah'a götürdüm ve "söylediğiniz kişi Osman mıdır?" dedim, "Evet" cevabını verdi. (İbn Mâceh, Sünen, I, 24.)
Fitne Çıkıp Ortalık Karıştığında, O ve Arkadaşları Hak Üzere Bulunacaktır.
Mürre el-Bahzî şöyle rivayet ediyor: Resulüllah'ın yanındaydım, şöyle buyurdu: "Fitne çıkıp ortalık karıştığında, bu ve arkadaşları Hak üzeredirler." Bunun üzerine Hz. Peygamberin işaret ettiği kişinin yanına gittim, Hz. Peygamberin, Hak üzere olacağını söylediği kişinin Hz. Osman olduğunu gördüm. (Müsned, V, 33.)
O ve Arkadaşları O Gün, Hidayet Üzere Duracaktır.
Ebu'l-Eş'as rivayet ediyor: Bir grup kendi arasında konuşmaktaydı. En son Mürre bin Ka'b söz aldı ve şöyle dedi: Resulüllah'tan bir Hadis duymuş olmasaydım, ayağa kalkıp konuşmazdım. Kendisi, yaklaşmakta olan bir fitneden bahsetti, bu sırada bir kişi geçmekteydi. Ona işaret ederek şöyle buyurdu: "O ve arkadaşları o gün haklıdırlar, hidayet üzeredirler." "O kişi mi ey Allah'ın elçisi?" dedim, "Evet" cevabını verdi. İşaret ettiği kişi Hz. Osman'dı.
O Gün; Güvenilir Şahsın ve Arkadaşlarının Tarafında Olmalısınız
Ebû Habîbe'den şöyle rivayet edilmiştir: Kendisi eve girmiş ve Hz. Osman'ın etrafının çevrildiğini görmüştür. Bu sırada Ebû Hureyre konuşmak için Hz. Osman'dan izin istemiş, kendisine izin verildikten sonra ayağa kalkmış, Allah'a hamd etmiş ve şöyle söylemiştir: Resulüllah'ı (S.A.V.) şöyle söylerken işittim: “Benden sonra büyük bir fitneyle karşı karşıya kalacaksınız.” Başka bir rivayete göre Hz. Peygamber: "Benden sonra fitneyle karşılaşacak, ayrılığa düşeceksiniz" buyurmuştur. Orada dinlemekte olanlardan birisi: “Ey Allah'ın elçisi, o fitne ve ayrılık gününde biz kimin tarafında olalım?" dedi? Hz. Muhammed (S.A.V.), Hz. Osman'a işaret ederek; "Şu güvenilir kişi ve arkadaşlarının tarafından olun!" buyurdu.
“Ya Osman, Münafıklar İstese de Sen Sabır ve Adalet Gömleğini Çıkarmayasın!..”
Abdullah bin Âmir, en-Nu'mân bin Beşîr ve Hz. Aişe zinciriyle gelen rivayet şöyledir: Resulüllah (S.A.V.), Hz. Osman'ı çağırttı, yanına geldiğinde Hz. Peygamber ona baktı, etrafına bakındı ve sonunda Osman'ın (R.A.) omzuna vurarak şöyle buyurdu: "Ey Osman! Muhakkak ki Allah sana bir gömlek giydirecektir. Münafıklar onu üzerinden çıkarmak isteyecekler. Bana kavuşana kadar kesinlikle onu üzerinden çıkarma!" Resulüllah (S.A.V.) bu sözünü üç defa tekrar etti. (Fezâilü's-sahâbe, I, 63 Hadisin senedi sahihtir.)
Sahabenin, Hz. Osman'ı Korumak İçin Başvurmaları ve Onun Karşı Çıkması
İsyancılar evini kuşatmış ve kendisini öldürmeye niyetlenmişken, Hz. Osman Sahabeyle istişare etmiş, onların görüşlerini almıştı. Sahabenin ileri gelenlerinin fitne karşısındaki duruşları şöyleydi:
Hz. Ali'nin Gayretli Tavrı
İbn Asâkir, Câbir bin Abdullah'tan şöyle naklediyor: Hz. Ali, Hz. Osman'a bir haberci gönderdi ve şöyle dedi: "Beş yüz zırhlı askerim var. Bana müsaade et isyancılara karşı seni koruyayım. Eğer bir şey söylemezsen, kanını isyancılara helâl hale getirirsin." Hz. Osman şöyle cevap verdi: "Allah sana hayırlar versin. Benim sebebimle Müslümanların kanları aksın istemiyorum." (Târîh-u Dimeşk, s. 403.)
Zübeyr bin Avvâm’ın Sahip Çıkması
Ebû Habibe şöyle diyor: Zübeyr (R.A.) kuşatma günü beni Hz. Osman'a gönderdi. Yanına gittim. İçeride Hz. Ali’nin oğlu Hasan, Ebû Hureyre, Abdullah bin Ömer ve Abdullah bin Zübeyr vardı. Hz. Osman’a şöyle dedim: “Beni Zübeyr bin Avvam gönderdi, sana selamı var. Şöyle diyor: Sana sürekli itaat ettim, emrinden hiçbir zaman çıkmadım. İstersen ben ve adamlarım evine gelelim. İstersen bulunduğumuz yerde bekleyelim. Amr bin Avf kabilesi emrime hazır vaziyette kapımda olacaklar.” Hz. Osman bu haberi duyunca şöyle dedi: "Allah en büyüktür. Kardeşimi koruyan Allah'a hamd olsun! Selam olsun sana. Umarım Allah, senin aracılığınla beni korur."
Ebû Hureyre mektubu dinleyince ayağa kalktı ve şöyle dedi: "Size Resulüllah'tan (S.A.V.) duyduğum bir haberi vereyim mi?" "Evet" dediler. Bunun üzerine Ebû Hureyre şöyle anlattı: Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu işittim: "Benden sonra fitne ve birçok olay ortaya çıkacak." Biz: "Bu fitneden kurtuluş nasıldır ey Allah'ın Elçisi?" dedik. Resulüllah (S.A.V.), Hz. Osman'a işaret ederek "Emîn kişi ve onun grubundakiler kurtuluşa ermişlerdir" buyurdu. Ebû Hureyre'nin bu konuşmasının ardından Hz. Osman'ın yanındakiler ayağa kalkarak şöyle dediler: "Hakikati gördük. Ey mü’minlerin Halifesi! Bize izin ver, asilerle cihat edelim!" Ancak, Hz. Osman "Kim bana itaat ediyorsa, ona savaşmamasını emrediyorum" dedi. (Fezâilü's-sahâbe, I, 511, 512.)
Müğîra bin Şu'be’nin Uyarması
Kuşatma anında Müğîra bin Şu'be Hz. Osman'ın yanına gitti ve şöyle dedi: "Sen ümmetin halifesisin. Başına böyle olaylar geldi. Üç seçenek var, birisini seçmek durumundasın. Birinci seçeneğin; çıkıp onlara karşı savaşmak. Eğer onlarla savaşırsan biz de bütün kuvvetimizle yanında oluruz. Çünkü sen Hak üzeresin, onlar ise bâtıl üzereler. İkinci seçeneğin; gizli bir kapıdan çıkıp Mekke'ye gitmek. Eğer böyle yaparsan, seni Mekke'ye kabul etmezler. Üçüncü seçeneğin; Medine’den ayrılıp Şam'a gitmektir. Orada güvende olursun. Muaviye bin Ebî Süfyan da oradadır."
Hz. Osman şöyle dedi: "Dışarıya çıkıp savaşmayacağım. Çünkü Müslüman kanı dökerek Hz. Muhammed'e muhalefet eden ilk kişi olmak istemem. Mekke'ye gitsem beni oraya kabul etmezler. Çünkü Resulüllah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: ‘Kureyşli bir kişi sapacak ve canını kurtarmak için Mekke'ye yönelecek. Ona dünyadaki azabın yarısı kadar azap edilir.’ Ben bu kişi olmak istemem. Şam'a gitme meselesine gelince, hicret yurdunu bırakıp gidemem." (El-Bidâye ve'n-Nihâye, c. VII, s. 211.)
Abdullah bin Zübeyr’in Teklif Sunması
Sahabe Hz. Osman'ı koruma konusunda kararlıydı. Bazıları Onun yanına girdi ve savaşma konusunda izin istedi. Ancak Hz. Osman Müslüman kanının akmasını istemiyordu ve bundan dolayı kendisine itaat edenlere, kesinlikle savaşmamalarını emretti. Abdullah bin ez-Zübeyr de bunlardan birisiydi. Hz. Osman'a şöyle diyordu: "Onlarla savaş! Allah, onlarla savaşı sana helâl kılmıştır." Buna karşılık Hz. Osman "Hayır! Allah'a yemin olsun ki; onlarla asla savaşmayacağım" dedi. (İbn Sa'd, et-Tabakât, c. III, s. 70.)
Başka bir rivayet şöyledir: Abdullah b. Zübeyr; “Ey mü’minlerin halifesi! Biz seninleyiz. Hazır vaziyette emir vermeni bekliyoruz. Bize izin ver!” deyince Hz. Osman; "Ben, kan dökmek istemiyorum" dedi, Zübeyr'e (R.A.) herkesin evine çekilmesini söyledi (A.g.e.) ve ekledi: “Kim bana itaat ediyorsa, Zübeyr'in söylediğini yapsın ve evine çekilsin.” (İbn Sa'd, et-Tabakât, c. III, s. 70.)
Ka’b bin Malik ve Zeyd bin Sâbit’in Halifeyi Koruma Arzuları
Ka'b bin Malik insanları Hz. Osman'a yardıma teşvik ediyor ve şöyle diyordu: “Ey Ensar topluluğu! İkinci defa Allah'ın yardımcıları olun!” Bunun üzerine Ensar toplandı, Hz. Osman'ın evinin yanına geldi ve Zeyd bin Sabit Hz. Osman'ın yanına giderek şöyle dedi: “Ensar kapıda toplanmış durumda. Dilersen, biz ikinci defa Allah'ın yardımcıları olmak isteriz.” (İbn Sa'd, et-Tabakât, c. III, s. 70.) Hz. Osman bunu reddetti, kendisinin böyle bir şeye ihtiyacının olmadığını belirtti ve kendilerine evlerine gitmelerini emretti. (Fitnet-ü maktal-i Osman (R.A.), c. I, s. 162)
Hz. Ali’nin Oğlu, Hz. Hasan’ın Fedakârlığı
Hasan bin Ali bin Ebi Tâlib Hz. Osman'a geldi ve "Kılıcımla mücadele edeyim mi?" dedi. Hz. Osman: "Hayır. Kanının akmasından Allah'a sığınırım. Kılıcını koru, babanın yanına dön!" dedi. (Fitnet-ü maktal-i Osman (R.A.), c. I, s. 162)
Abdullah bin Ömer (b. el-Hattâb)’ın Evine Yollanması
Sahabe işin büyüdüğünü ve şer bulutlarının Medine semalarında gezindiğini gördüklerinde, bazıları Hz. Osman'ın izni olmadan Onu korumaya karar verdiler. Bazıları savaşa hazır bir şekilde Hz. Osman'ın evine girdiler. Abdullah bin Ömer de kılıcını hazırlamış, zırhını giymiş, Halifeyi korumak için Onun evine gelmişti. Hz. Osman, daha önce olduğu gibi, isyancılardan birisi içeriye geldiğinde, Hz. Osman onlardan birisini öldürmesinden korktuğu için, Abdullah bin Ömer’i evine gönderdi. (Fitnet-ü maktal-i Osman (R.A.), c. I, s. 163)
Ebû Hureyre’nin Hatırlatması
Ebû Hureyre Hz. Osman'ın yanına girdi ve şöyle dedi: "Ey mü’minlerin Halifesi! İsyancılara cezalarını vermek gerekir." Hz. Osman: "Ey Ebû Hureyre! Bütün Müslümanların kan dökmeleri, benim de öldürülmem seni sevindirir mi?" deyince, Ebû Hureyre: "Hayır" dedi ve Hz. Osman şöyle devam etti: "(Haksız yere) Bir insanı bile öldürürsen, bütün insanları öldürmüş gibi olursun!" Bunun üzerine Ebû Hureyre, Halifenin emrine uyarak savaşmadı ve evine döndü. Başka bir rivayete göre Ebû Hureyre kılıcını çıkarmıştı. Ancak Hz. Osman ona engel oldu. (İbn Hayyât, Târîh, c. 164.)
Selît bin Selît'in İtirafları
Selit bin Selit şöyle diyor: “Hz. Osman savaş için bize izin vermedi. Şayet izin verseydi, isyancıları bütün İslam topraklarından çıkarırdık.” (Fitnet-ü maktal-i Osman (r.a.), c. I, s. 165)
Cemel Olayı ve İçtihat Ayrılıkları
Hz. Ali'nin; Hz. Osman’ın tayin ettiği Valileri azletmekte aceleci davrandığı ve kendisine bu hususta yapılan nasihatleri dikkate almadığı söylenebilir, ama bu Onun yetkisi ve görevidir. Rivayetlere göre Muğîre b. Şu'be, Hz. Ali'ye “Valileri azletmeden vilayetlerden biatin gelmesini beklemesini, ondan sonra da istediğini yapmasını” tavsiye etmiş; ancak Hz. Ali, Muğîre'nin tavsiyesini dinlememişti. Hz. Ali'ye benzer bir tavsiyede bulunanlardan biri de Abdullah b. Abbas'tı. O da “Muaviye gibi uzun süreden beri Valilik yapan kimselerin şimdilik bekletilmesinin ve biatlerinin alınması gerektiğinin uygun olacağını” söylemişti.
Cemel Olayı’nın Sebepleri ve Sonuçları
Hz. Aişe, Hz. Osman'ın kuşatma altında bulunduğu sırada hacca gitmişti. Medine'ye dönerken yolda Hz. Osman'ın öldürüldüğünü öğrendi. Bunun üzerine Medine'ye gitmekten vazgeçip Mekke'ye dönmüşlerdi. Hz. Talha ve Zübeyir, katillerin cezalandırılması amacıyla girişimlerde bulunması için Hz. Ali'yi uyardılar; fakat O, duruma hâkim olamadığını söyledi. Bir süre sonra; umre yapmak amacıyla Mekke'ye gitmek için Hz. Ali'den izin istediler, Hz. Ali de onları engellemedi.
Mekke'de toplanan Hz. Ali muhalifleri, Ya'la b. Ümeyye'nin Yemen'den getirdiği paralarla adamlarını teçhiz ederek Basra'ya gitmek için yola çıktılar. Hz. Aişe, imamlık yapması için Abdurrahman b. Attâb'ı ya da Abdullah b. Zübeyir'i görevlendirdi. Basra'ya ulaşan muhalifler, Hz. Ali’nin tayin ettiği Vali Osman b. Huneyf’i yakalayıp saç ve sakalını yoldular; beytülmalı talan ettiler. Bu davranışların dinî hükümleri uygulatmak niyetiyle harekete geçenler tarafından yapılmış olması çelişki arz etmektedir. Herhalde hareket başladıktan sonra kontrolden çıktığı, Hz. Osman'ın katledilmesine kin duyanların ve maddi çıkar sağlamayı amaçlayanların harekete katılmalarına engel olunamadığı sezilmektedir.
Bu gelişmeler üzerine Hz. Ali, küçük bir birlikle yola çıkarak Mekke’deki muhaliflerinin Basra'ya gidişini engellemek istediyse de başarılı olamadı. Onların arkasından Basra'ya giderken Kûfelilere haber göndererek onları yardıma çağırdı. İki ordu el-Hureybe denilen yerde karşılaştılar. Birkaç barış teşebbüsü sonuçsuz kalınca çarpışma kaçınılmaz oldu. Savaş, Zübeyir ve Talha'nın hayatlarını kaybetmeleri ve Hz. Aişe taraftarlarının yenilgisiyle sonuçlandı. Bazı kaynaklarda barış için anlaşmaya varıldığı sıralarda, Abdullah b. Sebe'nin gizli bir toplantı düzenleyerek bu girişimleri akamete uğrattığı anlatılmaktadır. Bu rivayete göre İbn Sebe, Hz. Osman'a isyan eden kimselerle gizli bir toplantı yaparak, ertesi gün iki taraf arasında savaşın çıkmasını ve kızışmasını sağlamıştır.
Cemel Savaşı’nda Hz. Ali kesin bir zafer kazanmıştı. Muhaliflerden Talha b. Ubeydullah savaş alanında, Zübeyir b. el-Avvâm ise oradan ayrıldıktan sonra öldürülmüş olmaktaydı. (Cemâziyelâhir 36 / Aralık 656) Savaşta hayatlarını kaybedenler hususunda farklı rakamlar verilmekle birlikte, bazı kaynaklarda iki taraftan 10.000 kadar Müslüman’ın hayatını kaybettiği aktarılmaktaydı. Bununla birlikte, verilen rakamlarda abartı olabileceği ihtimalini göz ardı etmemek lazımdı.
Devamını okumak için tıklayınız.