İSLAMİ ADALET DÖNEMİ;
HERKESE YENİ BİR ŞANS VERECEKTİR!
Kutlu Mekke Fethi’nden ve Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz’den alacağımız en büyük derslerden birisi de; ülke halkına ve tüm insanlara, ıslah olmaları için yeni bir şans daha tanınması, bozuk ve bâtıl sistemin etkisi ile işlenmiş günahlarının bağışlanmasıdır!..
“(Ey Resulüm; Sen) O vakit, Allah’tan bir rahmet ile onlara (Hicaz halkına ve Ashabına) yumuşak davrandın, şayet kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. O halde onların kusurlarını affet, bağışlanmaları (ve ıslah olmaları) için dua et. (Topluma ve teşkilata ait) İşlerde onlara danış. (Ama) Artık (kesin) kararını verdiğin zaman da, Allah’a güven (ve işe başla). Çünkü Allah, tevekkül edip Kendine sığınanları sevmekte (ve desteklemekte)dir.” (Âl-i İmrân: 159)
“(Ey Elçim!) Sen (yine de) af (veya kolaylık) yolunu tutup benimse, (İslam’a ve insan fıtratına, hayırlı ve yararlı gelenek kurallarına) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir. (Onların kabalık ve kabahatlerine aldırış etme!)” (A’raf Suresi: 199)
Ayetleri, bu tavrın hikmetini açıklamaktadır. Halkın kafasını karıştırıp fitne ve fesada sebep olacaklarından, öldürülmeleri gereken birkaç kişi dışında Hz. Peygamberimiz, hatta amcası Hz. Hamza’nın katili, üstelik ciğerini söken kişi olan VAHŞİ’yi bile bağışlamış, yakın çevresinin intikam duyguları kabarmasın diye, bir müddet gözünden uzak durmasını hatırlatmışlardır. Efendimiz (SAV) Mekke Fethi’nden sonra ahaliye şöyle buyurmuşlardı: “Sizin hiçbirinizi sorguya çekecek ve ceza verecek değilim. Haydi gidiniz, hepiniz serbestsiniz!..” tavrıyla, tüm Mekkelilerin kalbini fethetmeyi de başarmışlardı. Bu duyurusunda ve af ilanında hiçbir suçu ve suçluyu istisna tutmamışlardı. Ardından Efendimiz (SAV) şu tarihi duyuruyu yapmışlardı:
“İyi biliniz ki; cahiliye devrine ait kötü gelenekler, çirkin âdet ve görenekler, akıl ve ahlâk dışı hareketler, kan ve mal davaları gibi eski çekişmeler artık ortadan kaldırılmıştır. Sadece Kâbe hizmetleriyle hacılara sikâyet (su ve yiyecek) görevleri bırakılmıştır. Artık insanlar arasında takva dışında bir ayrıcalık kalmamıştır!”
Sonra Hz. Peygamber Aleyhisselam’a ve mübarek Ashabına yaptıkları zulüm ve hakaretler nedeniyle; merakla, hatta korku ve kuşkuyla bekleşen kalabalığa yönelip şöyle sormuşlardı:
“Şimdi ey Kureyş, size nasıl davranacağımı umarsınız!?”
Bu sualin altında: “Ne kötülükler yaptığınızı ve nasıl bir muameleye müstahak olduklarınızı unutmayınız!” hatırlatması da yatmaktaydı. O güne kadar müşriklik ve mücrimlikte sınır tanımayan insanlar: “Biz her şeye rağmen Senin kerim, asil, adil ve şefkatli bir Peygamber olarak, bize af ve merhametle muamelede bulunacağınızı ummaktayız!..” deyince, Rahmet ve Hikmet Peygamberi: “Artık bugün, geçmişinizden dolayı sizleri kınama (sorgulama ve cezalandırma) yapılmayacaktır. Önceki günahlarınız yüzlerinize vurulmayacaktır. Ayıplamaya ve öç almaya kalkışılmayacaktır. Ben hepinizi ve her hatalarınızla birlikte bağışladım, samimi tevbe ile iman edip İslam’a girin ki, Allah da sizleri bağışlasın!..” buyurmuşlar ve Yusuf Suresi 92’nci ayetlerini okumuşlardı.
“(Hz. Yusuf: ‘Şimdiye kadar yaptıklarınızdan dolayı, benim tarafımdan) Bugün sizi kınama ve ayıplama yoktur. (Ben sizi bağışladım, artık tevbe edin ki) Allah da sizi bağışlasın. O merhamet edenlerin en merhametlisidir’ diyerek (farkını ve faziletini göstermişti).” (Yusuf Suresi: 92)
Sadece Mekkeli Kureyş’in müşrik kadınlarından iman biatı alırken, erkeklere de şamil olmak üzere şu şartları koşmuşlardı:
“Artık Allah’a (ne Zatında, ne icraatında, ne takdiratında ve ne de şeriatında) asla ortak koşmayacaksınız… Peygamberine isyana kalkışmayacaksınız… Asla hırsızlık yapmayacaksınız… İffet ve namusunuzu koruyacak ve zinadan sakınacaksınız… Kız çocuklarınızı öldürüp gömmeyi kesinlikle bırakacaksınız…”
Cahiliye döneminin yaygın kötülükleri şunlardı:
• Faiz belası ve karaborsacılık uygulanır ve fırsatçılık yapılırdı.
• Kumarın ve şans oyunlarının her çeşidi oynanırdı.
• Yağmacılık ve eşkıyalık doğal karşılanırdı.
• İnsanları kaçırıp; erkekleri köle, kadınları cariye yapmak, güçlüler ve zalimler için bir hak sayılırdı.
• Zinanın ve fuhşiyatın her türlüsü yaygındı. Ebu Cehil gibilerin genelevleri vardı. Bazı kadınlar, evlerine özel bayraklar asıp müşteri bulurlardı. Hatta birtakım erkekler kadınlarını başkalarına sunarlardı…
• İçkinin her çeşidi kullanılır, alınıp satılırdı.
• Babalarının evlendiği kadınlar, çocuklarına miras kalırdı. Dileyen onunla yatıp kalkar, dileyen onu satardı.
• Üvey anne gibi, üvey kızlarla, süt anneler ve kız kardeşlerle, kendi gelinleri ve yeğenleri ile evlenmek gibi çirkin adetleri vardı. Yani bir nevi ensest ve şaşkın ilişkiler yaşanırdı.
Bütün bu ahlâksız alışkanlıklar, Nisa Suresi 22 ve 23’üncü ayetlerle yasaklanmıştır:
“Kadınlardan; babalarınızın nikâhladıklarını (üvey analarınızı sakın) kendinize nikâhlamayın. (Bu haramdır. Çünkü onlar sizin anneniz konumundadır.) Ancak (cahiliye döneminde) geçen geçmişte kalmıştır (ama artık bu rezaleti derhal bırakın). Çünkü bu, ‘çirkin bir hayâsızlık’ ve ‘öfke duyulan iğrenç bir alışkanlıktır.’ O ne kötü bir yoldu (ve ahlâksız bir davranıştı).”
“(Ey mü’minler!) Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri (kayınvalideleriniz) ve (sonradan evlenerek) kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızın (önceki kocalarından) olup (şimdi sizin) koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız, size haram kılındı. Ancak onların (anneleriyle nikâh kıyıp da) gerdeğe girmeden (önce boşayıvermişseniz, bu durumda, yetişkin kızlarıyla evlenmekte) size bir sakınca yoktur. Ve yine sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri (gelinleriniz) ve iki kız kardeşi (aynı anda nikâhlayıp) bir araya getirdiğiniz (evlilikler de size yasaklanmıştır,) ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. (Ama bunlara bir daha sakın yanaşmayın!) Şüphesiz, Allah, Bağışlayandır, Esirgeyip (Koruyandır).” (Nisa Suresi: 22-23)
...
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..