YSK, İstanbul seçimlerini yenileme kararı almıştı!
AKP’nin YSK Temsilcisi Recep Özel; "Kurul, 22 sayım döküm cetvelinin boş ve imzasız olduğu, bir de sandık kurulu başkan ve üyelerinin kamu görevlilerinden seçilmemesini gerekçe göstererek, seçimlerin yenilenmesine karar verdi." açıklamasını yapmıştı.
AKP’nin YSK Temsilcisi Recep Özel, YSK'nın İstanbul seçimlerine ilişkin kararı için, "Mazbata iptal kararı çıktı" ifadesini kullanmıştı. YSK'nın kararı hakkında gazetecilere açıklamalarda bulunan Özel, özetle şunları sıralamıştı:
“Talebimizin bu noktada haklılığı, YSK'nın kararıyla tescil edilmiş oldu. Herkes hür iradesiyle karara katıldı. Yeter sayısı aşıldı. Hepsine Allah razı olsun diyoruz. Bu karar hayırlı ve uğurlu olsun. Mazbata iptal kararı da çıktı. Oy pusulaları tekrar basılacak. Resmi takvim 7 Temmuz'a tekabül ediyordu. Bir an önce seçim sürecinden çıkılması için 23 Haziran kararı verildi. Bir şaibe vardı. Şaibesiz bir seçim istiyoruz. Ölüm veya istifa halinde adaylar değişebilir. Seçmen kütükleriyle ilgili ilave bir işlem yapılmayacak. Sadece İBB seçimleri iptal oldu. Kurul, Büyükçekmece ve Maltepe'yi görüşmeye devam edecek."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, YSK'nın İstanbul'da seçimlerin yenilenme kararı almasının ardından yaptığı açıklamada; "Bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Merak etmeyin her şey çok güzel olacak." temennisinde bulunmuşlardı. CHP Parti Meclisi (PM) ve milletvekilleri, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararının ardından, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplanmıştı. Saat 10.00'da parti genel merkezinde düzenlenen toplantıya; Ekrem İmamoğlu, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve Milletvekilleri katılmıştı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in; "Madem İstanbul seçimleri iptal oldu, 24 Haziran’da yapılan genel ve 31 Mart’ta yapılan yerel seçimleri yeniden yapalım. Eğer bu çağrımız kabul edilmezse, CHP ile birlikte sine-i millete dönelim." dediği konuşulmaktaydı.
Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) İstanbul’da seçimi yenileme kararı almasının ardından, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Başkanlık Divanını olağanüstü toplamıştı. Cumhuriyet'ten Selda Güneysu'nun haberine göre, Akşener’den CHP’ye şu mesajın gittiği aktarılmıştı:
CHP ile birlikte sine-i millete dönelim.
“İYİ Parti’nin İmamoğlu’na desteği sürecektir. Ancak CHP’nin alacağı karar beklenmelidir. CHP’ye açık teklifimiz şudur: Madem YSK ‘tam kanunsuzluk’ gerekçesiyle seçimi yenileme kararı aldı. Bu karar tüm Türkiye’deki sandık kurulları için de geçerlidir. Öyleyse bu durum, tüm Türkiye’de seçimlerin iptalini gerektirir. YSK’nin aldığı bu karar, 24 Haziran için de ‘tam kanunsuzluk’ durumu oluşturur. Dolayısıyla madem İstanbul seçimleri iptal oldu. 24 Haziran’da yapılan genel ve 31 Mart’ta yapılan yerel seçimleri yeniden yapalım. Eğer bu çağrımız kabul edilmezse CHP ile birlikte sine-i millete dönelim.”
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında sert açıklamalar yapmıştı. Meral Akşener, 31 Mart yerel seçim sonuçlarına göre İstanbul'u kaybeden AKP’nin itirazları sonucu YSK'nın seçim yenilenmesi kararı ve gündemdeki diğer konular hakkında partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamada:
“Ben bugün, talimatla karar veren yargı mensupları adına utanıyorum... And olsun ki, demokrasi bayrağını yere düşürmeyeceğiz. Ramazan'ın ilk orucunu hak yiyerek açtınız! Allah şahidim olsun ki, elimde taşıdığım demokrasi bayrağını yere düşürmeyeceğim. Allah’a yemin olsun ki, aziz ve gazi Türk milletini ve sizleri utandırmayacağım. Bize; 'sesimiz ol, sözcümüz ol' diyenleri utandırmayacağım. Sadece 31 Mart değil, Sayın Erdoğan’ın seçildiği 24 Mart seçimlerini sorgulayacak mısınız? Gerekçeniz tam kanunsuzluksa, bunu yapmalısınız. İYİ Parti olarak, tüm Türkiye’de 31 Mart ve 24 Haziran seçimlerinde görev yapmış tüm sandık kurulu başkanlarının incelenmesini talep ediyoruz!”
"Binali Yıldırım kaybetti! Ekrem İmamoğlu kazandı!" diyen İYİ Parti'nin İstanbul Kadıköy Belediye Başkan Adayı Emre Kınay: "Seçimlerin hepsi doğru, sadece İmamoğlu mu yanlış? AKP'nin meclis üyelikleri doğru, yani orada hiçbir usulsüzlük hile hurda yapılmamış. Muhtarlarda yok, meclislerde yok, sadece İstanbul Belediye Başkanında var öyle mi? Kimse salak değil! Bu milletle dalga geçmeyin!" ifadelerini kullanmıştı.
"Demokrasi, YSK eliyle askıya alınmıştır"
Emre Kınay: “Eğer dediğiniz gibiyse, bu işin sorumlusu İçişleri Bakanı'nın bir an önce görevden azledilmesi gerekir! Bir de ey demokrasi için emek veren herkes! Eğer seçim yapılacaksa, Birleşmiş Milletler gözetimini isteyin! Çünkü o seçime, o seçimin sonucuna, o seçimin seçim kurullarına, bu iktidarın hâkim olduğu hiçbir alana güven kalmadı! Demokrasi YSK eliyle, alınan emirler doğrultusunda askıya alınmıştır... Bu, Türk demokrasisi için utanç günüdür! Aynı zarftan kendi çıktığında sevinen, başkası çıktığında çirkefleşenlerin bizi dünyaya rezil edişidir!” diye çıkışmıştı.
AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu bile, YSK kararı sonrası resmi Twitter hesabından açıklama yapmış ve bu kararı kınamıştı! Yeneroğlu, Ebu Hanife'nin;"Hukukun sesini kısarsanız, Hz. Allah da sizin nefesinizi, iflâhınızı kısar." sözünü hatırlatarak, "Tuttuğumuz oruç bizi kurtarmayabilir" uyarısında bulunmuşlardı. Anlaşılan AKP içindeki iz’an ve insaf ehli ayaklanacaktı!
İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararı, dış basında yankılanmıştı.
Amerikan gazetesi New York Times, Yüksek Seçim Kurulu'nun, İstanbul'daki Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini yenileme kararını haber yapmıştı. Carlotta Gall imzalı haberde, İstanbul'daki karar neticesinde yaşanacak sürece dair yorumlar yapılmıştı.
''Sosyal kargaşa ve ekonomik kriz ihtimali artacaktır!''
Yazıda, "Cumhurbaşkanı Erdoğan için ezici bir mağlubiyeti ortadan kaldırdığı, ancak sosyal kargaşa ve yeni bir ekonomik kriz ihtimalini artırdığı" yorumu yer almıştı. Haberde,"Ülkenin en büyük şehri ve ticari merkezi İstanbul için eşi benzeri görülmemiş mücadele"ifadeleri kullanılmıştı.
Cumhur İttifakı, Öcalan’la irtibatta mıydı?
İstanbul'da yeniden yapılacak olan seçimler için Nagehan Alçı: "Bana, Abdullah Öcalan'ın; ‘HDP'nin İstanbul'daki seçimlere kendi adayıyla çıkmasını istediği’ yönünde birtakım bilgiler geldi." ifadelerini kullanmıştı.
YSK'nın aldığı; "İstanbul'da seçimler yenilenecek" kararıyla ilgili, Habertürk'te çarpıcı açıklamalarda bulunan Nagehan Alçı: "Benim gördüğüm, HDP kendi adayıyla 23 Haziran seçimlerine gidebilir." yorumunu yapmıştı. Terör örgütü PKK elebaşısı Abdullah Öcalan'ın basına yansıyan açıklamalarıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Alçı’nın: "Bana, Abdullah Öcalan'ın ‘HDP'nin İstanbul'daki seçimlere kendi adayıyla çıkmasını istediği’ yönünde birtakım bilgiler geldi." sözleri kafaları karıştırmıştı. Canlı yayının bir diğer konuğu olan Sözcü Gazetesi yazarı Deniz Zeyrek ise, Alçı'nın bu iddiasının mümkün olmadığını belirterek; "Var olan aday’ın değişebileceğini ama bir parti 31 Mart'ta aday göstermemişse, 23 Haziran'da aday gösteremeyeceğini" hatırlatmıştı.
Daha önce muhalif partileri sürekli “PKK ile kol kola!” olmakla suçlayan Cumhur İttifakı (AKP ve MHP kurmayları), şimdi İstanbul’u kazanmak, daha doğrusu zorla geri almak için, Abdullah Öcalan’la mı anlaşmışlardı? Çünkü HDP İstanbul’da aday gösterirse, CHP oylarında düşüş yaşanacağı sanılmaktaydı!
HDP'nin, 23 Haziran'da yeniden yapılacak İstanbul seçimleri hakkında strateji açıklaması da; AKP iktidarına ve Cumhur İttifakına dolaylı destek anlamındaydı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin grup toplantısında gündemdeki gelişmelere ilişkin konuşurken, 23 Haziran'da tekrarlanacak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçimleri için, "HDP üzerinden manipülasyonlara gerek yok!" ifadelerini kullanmıştı. YSK'nın aldığı kararı yorumlarken,'İstanbul için aday çıkaracaklar mı?' sorusunu da yanıtlamış olmaktaydı.
HDP Eş Başkanı Sezai Temelli’nin:
“HDP aday çıkaracak mı? Evet, HDP nerede bir haksızlık hukuksuzluk varsa, HDP orada olacaktır. HDP’siz bir 31 Mart olmazdı, HDP’siz bir gelecek de olmaz. Bizim ne yapacağımızla vakit harcamayın. Esas siz ne yapacaksınız?” sözleri; 23 Haziran 2019’da yenilenecek İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde, HDP aday çıkarmak suretiyle CHP’ye verilen oyların azaltılmasıyla, AKP adayına (Cumhur İttifakına) dolaylı destek sağlanacağı vurgulanmıştı. Bu yeni bir “Çözüm Süreci” batağıydı.
Seçimi iktidara kazandırma kararları!
YSK, kurulduğu 1950 yılından bu yana, böyle bir itiraz sürecine ve böylesine siyasi bir karara imza atmış değildi. Yasaların ve yerleşik uygulamaların dışına bugünkü gibi çıkarlarsa, nerede ve ne zaman durulacağı bilinmezdi. Artık her konuda YSK’nın, ne zaman ve nerede duracağını kestirmek imkânsız hale gelmişti. 16 Nisan halk oylamasında mühürsüz oy pusulasına ilişkin YSK kararı, türünün tek örneği idi. Artık 31 Mart kararı; yasa ve yerleşik uygulamaları yerle yeksan ettiği gibi, bildik tüm seçim kuralları da tepelenmişti.
16 Nisan’daki kanunsuzluklar, neden dikkate alınmamıştı?
Artık her seçim sonrasında kısıtlı, hükümlü, asker ve ölü seçmen arayıp, seçim sonuçlarıyla karşılaştırmanın yanı sıra, yepyeni bir uygulama getirilerek; kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanı ve üyesi aramak âdet haline mi gelecekti? Böylece kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanı ve üyesinin, görev yaptıkları sandıklarda hiçbir usulsüzlük olmamasına rağmen; seçmen sayısı seçim sonucundaki oy farkından fazla ise, o sandıklardaki tüm oylar iptal edilip, tüm seçmenlerin iradeleri çöpe mi gidecekti? Yani; İlçe Seçim Kurulu tarafından yapılan hatanın faturası, günahsız seçmene mi kesilecekti? Oysa aynı YSK, sandık kurullarının hatasını 16 Nisan'da seçmene fatura etmemişti. Yoksa hukukta; ‘dün dündür, bugün bugündür’ dönemine mi geçilmişti? Oysa tam kanunsuzluk halinde; süre, itirazda bulunma şartı dahi gerekli değildir. YSK re’sen dahi muttali olduğu tam kanunsuzluk halini tespit ettiğinde, inceler ve karar verir. İşte bunun önü kesilmek istenmiştir.
“Tam kanunsuzluk itirazları” ciddi bulunmamıştı!
“Ben tüm delilleri inceledim. Ama kumpas, şüphe, şaibe ve organize bir yolsuzluk görmedim. Kanunsuzluk olduğu kabul edilen sandık kurullarında seçmen iradesini sakatlayan, seçim sonucunu etkileyecek tek bir AKP şikâyet ve itirazı da görmedim. YSK bu durumda bugüne kadar gerek olağanüstü, gerek tam kanunsuzluk itirazlarını reddetmişti.” diyen CHP yetkililerine kulak verilmemişti.
YSK'nın İstanbul seçimlerini iptal kararı sonrası yükselişe geçen dolar, 7 Mayıs sabahı da hareketli başlamış ve 6.15 seviyelerine yaklaşmıştı.
YSK; AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptali için olağanüstü itirazını, 7’ye karşı 4 oyla kabul etmiş ve seçimin 23 Haziran tarihinde gerçekleşebileceğini açıklamıştı. Bunun üzerine Dolar fırlamaya başlamıştı.
Çiğdem Toker, İstanbul Belediyesi'nden vakıflara ne kadar destek gittiğini açıklayan bir belge yayınlamıştı:
Bilal Erdoğan'ın TÜRGEV vakfına; 51,5 milyon TL…
Ensar Vakfı'na; 28,7 milyon TL…
TÜGVA vakfına; 74,2 milyon TL…
Önder İmam Hatipliler Vakfı'na; 13,2 milyon TL…
Okçular Vakfı'na; 16,6 milyon TL…
İHA üreticisi, damat, Selçuk Bayraktar'ın 3T Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı'na; 41,3 milyon TL…
Topbaş ailesinin Aziz Mahmut Hüdai Vakfı'na; 17,4 milyon TL…
15 Temmuz Derneği'ne; 7,7 milyon TL aktarılmıştı. Üstelik bunlar çok daha büyük vurgun ve soygunların kılıfıydı. Yani bu tür vakıflar, bir nevi “yolsuzluk aklama” kuruluşlarıydı. İşte AKP’nin İstanbul ısrarının altında, milyarlarca liralık rant kapısını elden kaçırmama telaşı yatmaktaydı.
İstanbul Belediyesi’ni zorla geri alma ve AKP’li birine kazandırma ısrarı, iktidarın başına büyük sıkıntılar saracaktı!
Karar Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve eski AKP’li İbrahim Kiras bile, seçimle ilgili bir yazısında, "Yerel seçim sonuçlarına gösterilen tepki, AKP tabanında da sevimli bulunmuyor" uyarısını yapmıştı. Kiras, "Parti medyasının veya internet trollerinin heyecanlandırabildiği dar bir fanatik kitlenin tepkileriyle bunu karıştırmamak gerektiği ortada." ifadelerini kullanmıştı. Kiras, "Kızgın demir nasıl soğur?" başlığıyla çıkan yazısında şunları hatırlatmıştı:
“Nitekim Erdoğan seçimin hemen ardından, “Başkanlığı CHP almış olsa da İstanbul ve Ankara Belediyelerinde meclis çoğunluğu bizde, her istediklerini yapamazlar.” diyerek parti tabanını sakinleştirmeye ve sonucu kabullenmeye yönelik bir tutum sergilemişti. Ama kısa süre içinde bundan vazgeçip, seçim sonucunu kabul etmeme tavrını benimsemiş görünmesiyle, tıpkı kızgın demir çıkışının gerisini getirmekten imtina edişi gibi bir arayış ve bulamayış döngüsüne düşmüşlerdi… Özellikle İstanbul’da seçimin tekrarlanmasının doğurabileceği risk, çıplak gözle bile görünür durumdayken, böyle bir riskin göze alınabilmesinin siyasi rasyonalite içinde izahı mümkün değil. Bu belki de iki çaresiz seçenekten birini tercih etme mecburiyetidir. AKP’nin oy aldığı tabanın daralması önemli bir problemdir ama bundan daha önemli olan, hitap ettiği veya dilini konuşabildiği toplumsal kitlenin giderek daraldığı gerçeğidir. Bir siyasi hareket için aslında en büyük risk budur.” tespitleri Erdoğan’ın hırçınlığını ve hazımsızlığını açığa vurmaktaydı.
Erdoğan’ın İstanbul ısrarı ve karanlık sonuçları!
Devamını okumak için tıklayınız.