Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'daki bir açılış törenindeki konuşmasında Doğu Akdeniz'deki gelişmelerle ilgili açıklamalar yapmıştı. Sn. Erdoğan’ın; "Hiçbir sömürgeci güç, ülkemizi bu bölgede var olduğu tahmin edilen zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarından mahrum bırakamaz" diye konuşmaları kafamızı karıştırmıştı. Erdoğan’ın; “Türkiye’nin Doğu Akdeniz'den Libya'ya kadar farklı cephelerde yürüttüğü mücadele bir istikbal mücadelesidir. Bugün Doğu Akdeniz’de dayatılmaya çalışılan Sevr’e boyun eğmeyeceğiz" ifadelerini kullanması ise bizim bazı kuşkularımızı arttırmıştı.
S.1- Yoksa ABD’nin ve AB’nin baskısı, hatta ABD’nin “Yüzen Ada” sayılan uçak gemisini Ege’ye yollaması sonucu Doğu Akdeniz’deki aramalardan vazgeçmeye bir gerekçe oluşturulmak ve halkımız avutulmak için mi bu Karadeniz Gazı gündeme taşınmıştı?
S.2- Bu hava, sadece yaklaşan seçimleri kotarma ve iyice tökezleyip tükenen ekonomiye hayali can katma amacıyla mı atılmıştı?
Biz bu haberi “oh keşke, haydi inşaallah!” diye karşılamıştık. Ama aşırı sevinmek için biraz temkinli yaklaştık. Çükü aynı kof müjdeyi daha önce 8 sefer daha tekrarlamışlardı. 2007-2013 arası bu tür palavralar çok sıkılmıştı. Sn. Erdoğan “bu gaz rezervinin 2023 yılında kullanılır hale sokulacağını” söylemeseydi kafalarımız bu denli karışmayacaktı. Çünkü teknik ve ekonomik tüm imkânları hazır olan ülkelerin bile, böylesi deniz dibi doğal gazlarını çıkarıp-hazırlayıp piyasaya ve satışa sunmaları, uzmanlara göre en az 5 yılını almaktaydı. Normalde ise 8-10 yıl gibi bir zaman dilimi söz konusu olmaktaydı. Oysa Erdoğan’a bakılırsa bütün bunlar 2 yılda tamamlanacaktı!?
Şimdi gözümüz kulağımız Akdeniz’de olacaktı. Oradaki sondaj gemilerimiz Karadeniz’e çekildiği an, bunların balonu patlayacaktı. Bu tür haber ve yorumlara, “ama ve acaba?” dememek için insanın (a’ma=kör) olması lazımdı.
Prof. Dr. Sencer İmer’in bilimsel açıklamaları:
“320 milyar metreküp gaz bulundu diyelim. Bunun ne kadarı çıkarılabilecek durumdadır bilinmesi gerekir? 320 milyar metreküplük gazın hepsi çıkmış olsa bile bunun değeri 64 milyar doların sadece sekizde biridir! Yani 8 milyar dolar etmektedir.
Deniz dibindeki ve derindeki gaz ve petrol bulunan kayayı parçalamak için yerin altına yatay olarak girilip, kimyasalla su basıp patlatarak çıkan gazı dışarı almanız gerekmektedir. Bu ise yeraltı sularını kirletmekte, ayrıca depremi de tetiklemektedir…
- Ben, Romanya’nın araştırma çalışmalarını inceledim. Exxon Mobil oraya gitmiş, işe girmemiş. “Biz bunu yapmak istemiyoruz, bugünkü fiyatlarda ekonomik değil” demiş ki orası bin metre, oysa bizimki ise 3 bin 500 metre derinliktedir.
- Bunun yıllık yatırım-işletme miktarı 30 milyar dolar civarındadır, bunun üçte ikisi yatırım, üçte biri de işletme maliyetidir. Şimdi soruyoruz:
1- Bu parayı nereden bulacaksınız?
2- Teknoloji için hangi şirketle anlaşacaksınız?
Sonuç mecburen yap-işlet-devret modelidir.
- Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “Denizdeki keşif sonucu ülkemizin gündeminden cari açık konusunu çıkarıp cari fazlasını konuşuyor olacağız!” iddiası bir anlamda bütçe açığının ancak mucizelerle kapanır hale gelmiş olmasının itirafı gibidir ve gülünç duruma düşürmektedir.”[1]
Cumhurbaşkanı Erdoğan, herkesin merakla beklediği müjdeyi açıklarken: "Türkiye, tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi. Fatih Sondaj Gemimiz 20 Temmuz 2020'de başladığı Tuna-1 Kuyusu sondajında 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfetmiş durumda" ifadelerini kullanması da kuşkularımızı arttırmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şunlardı:
“Ülkemiz için tarihi bir öneme sahip müjdeyi paylaşmak üzere buradayız. Enerji, kalkınmanın temel unsuru olmanın yanında milli bağımsızlığın tesisinde de büyük öneme sahiptir. Doğu Akdeniz'de oynanan onca oyunun gerisinde de enerji kaynaklarının paylaşımı kavgası vardır. Bir damla petrolü oluk oluk akan insan kanından daha değerli gören gayri insani küresel düzen hâlâ hükümranlığını sürdürmektedir. Rabbim bize bambaşka bir yerde, hem de görülmedik zenginlikte bir kapı açtı. Sondaj ve sismik araştırma çalışmalarımızda en küçük bir dışa bağımlılığımız söz konusu değildir. Bugünkü sevinci bize yaşatan Fatih'in yanında, Yavuz ve Kanuni sondaj gemilerimizle dünyanın en önde gelen ülkeleri arasına dahil olduk.”
Türkiye, tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi. Fatih Sondaj Gemimiz 20 Temmuz 2020'de başladığı Tuna-1 Kuyusu sondajında 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfetmiş durumda. Bu operasyonu tamamen milli imkânlarla gerçekleştirdik. Kuyudan elde edilen veriler, aynı bölgede yeni doğalgaz keşiflerinin kuvvetle muhtemel olduğuna işaret ediyor. Hedefimiz, 2023 yılında Karadeniz gazını milletimizin kullanımına sunmaktır.” Oysa Fatih Sondaj Gemisi’nin Karadeniz açıklarında ve Romanya yakınlarında bu GAZ rezervlerini bulması olayı 6 yıl önce yine gündeme taşınmıştı, ama o süreçteki bütün arama tarama ekibi, her nedense uyduruk gerekçelerle görevlerinden uzaklaştırılmışlardı!?
Önemli bir hatırlatma! İslam Hukukunda:
a) Denizin bir bölgesindeki, yakalanmamış balıkların…
b) Meyveye durmamış ve henüz olgunlaşmamış ağaçlardaki meyvelerin ve tarlada bulunan harmanlanıp taneleri ayrışmamış hububatın…
c) Maden ocaklarından henüz çıkarılmamış ve pazarlanacak duruma taşınmamış maden ve petrol yataklarının satışı haramdır ve geçersiz sayılır. Çünkü miktarı ve kalite ayarı belirsiz malların satışı bir aldatmacadır.
Demek ki bu gibi tahmini hatta hayali gelir kaynaklarıyla halkın aldatılması da siyasi bir sahtekârlıktır!..
İşte bu nedenle, ADİL DÜZEN’de Parti ve Hükümetlerin böylesi vaatlerini "kaç ayda veya hangi yılda?" yapacaklarına dair taahhütte bulunmaları şart koşulacak ve takvime bağlanacak; halka verdikleri ve oy devşirdikleri bu sözleri tutmadıkları takdirde, seçimi beklemeden iktidardan alınacaklardır ve toplumu aldatmalarına fırsat tanınmayacaktır.
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ: