Aralık 04 19:13

Yıllar Önce DİB Başkanlığına Gönderdiğimiz TARİKAT RAPORU:

Yıllar Önce DİB Başkanlığına Gönderdiğimiz  TARİKAT RAPORU:

      Diyanet İşleri Başkanımıza Çağrı:

                                                

Manevi Karakol ve Kışlalar Hükmündeki TARİKAT ve CEMAAT’leri,

 

Disiplinize Edip Denetlemek Üzere Diyanet Bünyesinde

 

BİR TASAVVUF ÜST KURULU OLUŞTURULMALIDIR!

 

     

 

Çok Muhterem Diyanet İşleri Başkanımızın yüksek dikkatlerine…

 

Ülkemizdeki Tarikat ve Cemaatler, resmen ve hukuken yok sayılan, ama fikren ve fiilen oldukça yaygın ve saygın bulunan, sosyal ve doğal Dini oluşumlardır. Kontrol dışı olmaları nedeniyle her türlü istismar ve manipülasyona müsait bu yapılanmalara hem meşruluk hem de sorumluluk kazandıracak tarihi ve talihli bir adıma acilen ihtiyaç vardır ve bu görev ve şeref, Zatı Âlinize ve yüce mevkiinize layıktır.

 

Hayırlı hizmetleri ve yararlı hedefleri istismar ve suistimal ederek ve dış güçlerin güdümüne girerek DİN VE DEVLET tahribine yönelen FETÖ bahanesiyle, Türkiye'deki bütün Tarikat ve Cemaatlere yönelik topyekûn bir karalama ve hepsinin kökünü kurutma fikir ve faaliyetleri, en az FETÖ kadar tehlikeli bir hal almıştır. Ve hele bir takım Prof. Doç. etiketli ve dini konularda yetkili zannedilen bazı zevatın bu yöndeki talihsiz tavırları, büyük tahribatlara yol açmaktadır. Oysa tarikatlar ve cemaatler; İslam'ın ibadet ve ahlâk esaslarının titizlikle ve manevi otokontrol sistemi içinde yaşanmasını sağlayan ve Kur'an'da tanışma ve dayanışma vesilesi olsun diye “insanların şu’be ve kabilelere ayrıldığı” vurgulanan fıtri (doğal ve sosyal) oluşumlardır.

 

“Ey insanlar, gerçekten Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle (kolaylıkla) tanışmanız (ve farklı yetenek ve faziletlerinizden yararlanmanız) için sizi (değişik) kavimler ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim ve değerli) sayılanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca (kötülükten sakınma, iyilikte yarışma konusunda) en ileride olan kimselerdir. Şüphesiz Allah (her şeyi hakkıyla) Bilendir, Habir’dir.” (Hucurat: 13)

 

Evet, Tarikat ve Cemaatler İslam ovalarına, bağçalarına hayat ve huzur suyu taşıyan kanallar konumundadır. Bu kanalların kurutulması, manevi ve ahlâki hayat damarlarının kansız bırakılmasıdır. Ancak bu kanallara zehirli kirlerin ve şeytani fikirlerin karışması da, mensuplarının zehirlenmesine ve FETÖ gibi çok tehlikeli bir tehdit haline gelmesine yol açacaktır. Bu nedenle çağımızın şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak Tarikat ve Cemaatlerin yeniden yapılandırılması, resmiyet ve mesuliyet kazandırılması, öğretilerinden sohbet derslerine, gelir giderlerinden sosyal hizmetlerine bütün faaliyetlerinin şeffaf olması ve devlet disiplini ve denetimi altına alınması artık bir zaruret halini almıştır.

 

Şeyhliğin ŞAH’lık gibi; babadan oğula kalan ve başka sahada başarılı olamayan ve işe yaramayan evlatların geçim vasıtası yapılan bir veraset ve vesayet kurumu olmaktan kurtarılıp, icazet ve liyakat esasına kavuşturulması… Böylece yetkinlik ve resmiyetle beraber, mesuliyet ve sorumlu mezuniyet imkânı da kazandırılması kaçınılmazdır. Aksi halde hem dış odakların hem de fırsatçı ve fesatçı sahtekârların istismar aracı, siyasi ve ticari kazanç kapısı olarak çeşitli tertip ve tahriklere müsait ocaklar konumunda kalacaklardır. Bunun yanında hepsini kapatmak ve yasaklamak sonucu Tarikat ve Cemaatlerin milyonlarca mensuplarını sudan çıkmış balık gibi ortada bırakmak ise, daha büyük tahribat ve travmalara neden olacaktır. Ve bu durum sadece din düşmanlarının işine yarayacak, toplumda derin yaralara ve yıkımlara yol açacak, din devlet barışını bozacak, ahlâki ve ailevi yozlaşmayı hızlandıracak ve toplumu çöküşe hazırlayacaktır. Artık ülkemizde bu denli fiilen ve alenen yürürlükte olan ve bu denli yaygınlık ve saygınlık kazanan bu oluşumların imhası değil ihyası lazımdır ve halâ bunlara resmiyet ve mesuliyet kazandırmamak akla ve vicdana aykırıdır, bu hukuki boşluk ve belirsizlik mutlaka doldurulmalıdır. Bu girişimlere öncülük yapmak, gerekli ve yeterli projeler ortaya koymak, hukuki zemin ve metinlerin hazırlanmasına katkı sunmak ve hükümetin bu yöndeki girişimlerine destek çıkmak ise, herhalde ve herkesten önce Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın görevi ve tarihi şerefi olmalıdır. Bu konuda bilgi ve birikim sahibi ilgili zevatın, başta Tarikat ve Tasavvuf ehli ulemanın, İlahiyat Fakülteleri bütün ilgili kurumların ve Hukuk Hocalarının; Tarikat ve Cemaatlerin yeniden yapılandırılması, disiplin ve denetim altında çalıştırılması konularındaki plan ve programlarını Diyanet İşleri Başkanlığı’mıza sunmaları sağlanmalıdır. Biz de Milli Çözüm Ekibi olarak, 1996 yılında, İslam Tarihinde ilk defa Rahmetli Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından Libya Trablus’ta tertip olunan ve bütün İslam ülkelerinden ve cemaatlerden 500 kadar ilgili ve seçkin delegenin katılımıyla ve 4 gün boyunca yapılan Dünya Tasavvuf Kongresi’ne, Hocamız tarafından Türkiye temsilcisi olarak görevlendirilip tebliğ sunanlardan birisi sıfatıyla, yıllardır üzerinde çalıştığımız ve olgunlaştırdığımız; “Toplumda Ahlâki ve Manevi Düzenin Temel Kurum ve Kuralları: Siyasi, Hukuki, İlmi ve İktisadi Düzenle İrtibatları” başlıklı çalışmalarımızı paylaşmaya hazırız.

 

TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ:

Yorum Yaz