Facirler saldırmış, O direnmişti
Hem yüzlerce sahte, ilaha rağmen...
İthamlara karşı, şöyle demişti
“Kimse zarar veremez, Allah'a rağmen!..”
İlmi dirayetle, yüksek cesaret
Fazilet ehliydi, gerçek feraset
"Korkaklık, alçaklık; büyük esaret!.."
Olduğun söylerdi, melaha1 rağmen...
Bâtılla savaştı, tabular yıktı
Her iddiasından, hep haklı çıktı
Hakikat kurşunun, haksıza sıktı
Darlığa katlandı, feraha rağmen...
Fakirin garibin, sesin duyardı
Güçlü iktidara, suçun sayardı
Hak rızasın arar, Dine uyardı
Başına dayanan, silaha rağmen...
O çok şefkatliydi, hem de yiğitti
Sabırla çok sadık, kardeş eğitti
Çıkara ilgisiz, hayra seğirtti2
Makam istemezdi, günaha rağmen...
Dava aşıkıydı, cihat delisi
Erbakan hayranı, takva velisi
Hem ilim erbabı, şaşmaz "Beli"si3
Sıkıntı belaya, her aha rağmen...
“Tek kişilik ümmet…", sırrına sahip
Hainse takmazdı, hoca şeyh rahip
Zalime karşıydı, âlime muhip
Fesat çıkarmazdı, salaha rağmen…
Sayesinde nice, gönül göverdi4
Ömürden ziyade, ölmü severdi
Yanlışa düşerse, dizin döverdi
Fıska yanaşmazdı, felaha rağmen...
Bağışlardı hayra, muvafık5 ise
Sevmezdi Siyonla, mutabık6 ise
Riyakâr sahtekâr, münafık ise
Başındaki beyaz, külaha rağmen…
1- Melah: Yüz ve öz güzelliği.
2- Seğirtmek: Yetişmek için hızla yürüyüp gitmek.
3- “Beli” demek: Âlem-i ervahta, Allah’a “Evet” diye söz vermek.
4- Gövermek: Ağaçların baharda yeşermesi ve filiz vermesi.
5- Muvafık: Uygun, uyumlu.
6- Mutabık: Anlaşan, uzlaşan.