Ocak 18 21:16

BM, ABD VE İSRAİL’İN “KARA SİYASETİNİ AKLAMA” TEŞKİLATIDIR!

BM, ABD VE İSRAİL’İN “KARA SİYASETİNİ AKLAMA” TEŞKİLATIDIR!

ABD, işgale BM’yi de katmak istiyordu.

ABD'nin (2007-2009) BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Zalmay Halilzad, “BM'nin Irak'ta daha fazla rol oynayabileceğini” söylemişti. Halilzad, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a güven mektubunu sunduktan sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, “BM'yi daha etkili bir kurum haline getirmek için Genel Sekreter ile birlikte çalışmak istediğini” belirtmişti. Halilzad, gazetecilerin Irak ile ilgili soruları üzerine, “Irak ile ilgili önemli bir toplantının 3 Mayıs 2007'de Mısır'da yapılacağını belirterek, İran'ın da bu toplantıya katılacağını açıklamasının kendisini şaşırtmadığını” söyleyip; Irak'taki durumu etkileyen güçlerin, kendi aralarında bir anlaşmaya varmalarına gereksinim duyulduğunu belirten Halilzad, bu kapsamda“İran'ın Irak'taki hükümetin desteklenmesi açısından önemli bir rol oynayabileceğini”dile getirmişti. Irak'taki ABD büyükelçisi Halilzad, BM'nin Irak'taki rolünü artırabileceğine inandığını da belirterek, özellikle “Irak'ın yeniden yapılanmasına yönelik programın uygulanmasında Irak'ın BM'nin desteğine ihtiyaç duyduğunu” ifade etmişti.

“İran, Irak’ta önemli rol oynayabilir” deniyordu!..

Zalmay Halilzad; ayrıca “İran'ın, Irak'ın istikrarında önemli rol oynayabileceğini”belirtmişti. "İran'ın, Irak hükümetine yardımcı olma konusunda oynayabileceği önemli bir rolü var" diyen Amerikalı Büyükelçi, buna rağmen ABD yönetiminin; “İran'ın Irak'taki direnişçilere yardım ettiği” görüşünü tekrarlamıştı. Halilzad; İran'la, Irak hükümetine destek konusunda iş birliği yapmayı beklediklerini ifade etmişti.

“İsrail’in güvenliği her şeyden önemli” görülüyordu!..

Halilzad; işgalci İsrail ile ilgili soru üzerine ise “İsrail'in, ABD'nin önemli bir müttefiki olduğunu belirterek, İsrail'in güvenliğinin önemli olduğunu” kaydetmişti. Halilzad, “İsrail ile Filistin arasındaki sorunun çözümünde ‘iki devlet’ esasına uygun çözümün unutulmaması gerektiğini, Bush yönetiminin de bu çözümü savunduğunu” ifade etmişti.

Birleşmiş Milletler cebri diplomasi uyguluyordu

Washington yönetiminin; Birleşmiş Milletler (BM) üzerinden cebri (zorlayıcı) diplomasi uygulayarak bölgesel ve uluslararası anlaşmazlıkları kendi yararına yönlendirmeye çalıştığı artık herkesçe bilinmektedir. Yaptırım gücü olan Güvenlik Konseyi'nin çoğunlukla ABD'nin çıkarlarına hizmet eden bir birim haline geldiği görülmektedir. Tahran yönetimine boyun eğdirmek için alınan karara Fransa, Rusya Federasyonu ve Çin karşı çıkmamıştı. Bu arada Körfez'de sınır ihlali yaptıkları için gözaltına alınan İngiliz askerleri üzerinden Tahran'a karşı bir askeri operasyon hazırlığı da dikkati çekmekteydi.

BM, “emperyal projelere meşruiyet sağlamak” için kullanılıyordu.

Tüm bu faaliyetlerde, karşı tarafa taleplerini kabul ettirmek için sınırlı güç kullanmayı içeren cebri diplomasi uygulamaları dikkati çekmekte, BM ise burada; “emperyal projelere meşruiyet sağlamak” için istismar edilmekteydi. Cebri diplomasi uygulamasındaki başarısızlık durumunda ise karşı tarafa taleplerini silahlı güç kullanarak dayatmayı amaçlayan askeri strateji gündeme getirilmişti.

BM'nin cebri diplomasisi; özellikle uluslararası ilişkilerde ihlalleri önlemeyi ve haksızlıkları gidermeyi amaçlarken, bugün; bazı gelişmiş merkezi emperyal ülkelerin taleplerini, diğerlerine dayatma politikasına dönüşmüş vaziyettedir.

ABD'nin BM'deki o dönem Büyükelçisi John Negroponte'nin; yine dönemin Irak Büyükelçisi Muhammet Douri'yi tehdit edercesine, Irak'a saldırı olacağı konusunu gündeme getirmişti. BM Güvenlik Konseyi'ne de bir mektup göndererek ABD'nin savunması açısından Güvenlik Konseyi'nden daha fazla eylem beklediklerini belirtmişti. Bu kadar ileri gitmek, Güvenlik Konseyi üyesi İngiltere'yi bile rahatsız etmişti.

"Güçlü olan haklıdır" politikası uygulanıyordu!

BM üzerinden uluslararası kabul görmüş kurallara göre değil de emperyal merkezlerin ulusal çıkarlarına göre insani müdahale adı altında yapılan müdahaleler, gelişmekte olan çevre ülkeleri dışlayıcı ve "güçlü olan haklıdır" anlayışını egemen kılabilecek süreci de başlatmıştır.

Birleşmiş Milletler sözleşmesinde her ne kadar "biz halklar/insanlar" ifadesine yer verilse de kuruluş, pratikte devletlerin temsil edildiği bir forum olmaktan öteye gidememiştir. Burada güçlü devletler, Güvenlik Konseyi aracılığıyla veya ekonomik güçlerini kullanarak, Genel Kurul'daki üye devlet temsilcileri üzerindeki dolaylı baskılarıyla etkinliklerini sürdürmeye çalışmışlardır. ABD'nin çıkarlarına karşı bir tutum, gelişmekte olan ülkelerin ABD kontrolündeki IMF gibi kuruluşlardan destek almalarını zorlaştırırken, tersi tutumlar ise ödüllendirilmektedir.

Gorbaçov; Eylül 1987'de güvenli bir dünyanın oluşturulması için öne sürdüğü düşüncelerinde, "Biz insanlık aynı kayıktayız ya batacağız ya da beraber kurtulacağız"diyordu. Fakat aradan geçen yıllar batan kayıkların sadece gelişmekte olan ülkelerin kayıkları olduğunu göstermiştir.

NATO, Uyuşturucu ve Silah Kaçakçılığı Yapıyordu!

Çok sayıda önemli uyuşturucu davasına giren Av. Ekrem Marakoğlu, tahmin ettiğim gibi en çarpıcı açıklamalarını da bu dosyalar üzerinde konuştuğumuzda yaptı. Bana, “Mesela yurtdışında tonlarca uyuşturucu madde yakalanıyor. Hiçbir Hollandalı sanık yakalanmıyor, niye? Hiçbir İspanyol sanık yakalanmıyor, niye?” sorusunu yönelten Marakoğlu’na, “Niye?” deyip soruyu ona iade ettiğimde şu ilginç anlatımlarda bulundu:

“Kendi kendilerini koruyorlar. Ayrı bir şey… Hollanda’ya giren uyuşturucu, bu ülkenin ihtiyacının asgari beş misli. Birini kendileri kullanıyor, dördünü ne yapıyorlar? NATO subayları vasıtasıyla Amerika’ya gönderiyorlar. Ama uyuşturucu kaçakçılığı deyince devamlı onun ayıbı da doğrudan doğruya Türkiye’nin yüzüne vurdurulmak isteniyor. Bu dosyalarda niye hiç Avrupalı sanık yok yahu? Türklerle ilgili bütün dosyalar burada. 100 kilo eroin götürmüş Hollanda’ya, tamam. Peki, bunun alıcısı kim? Hollanda’yı bilen, Avrupa’yı bilen, cezasını yatmış ve yatmakta olan müvekkillerimden duyduğum kadarıyla; Amerikalı NATO subayları, Amerika’ya götürüyor…”

NATO subaylarının uyuşturucu ticaretinde rol alması gibi şaşırtıcı bir iddiayı ortaya atan Ekrem Marakoğlu, İstanbul DGM’ye verdiği üç sayfalık dilekçede bu iddiayı şu şekilde tekrarladı: “Mesleki çalışmalarım ve araştırmalarım sebebiyle biliyorum ki, Hollanda’ya dışarıdan giren uyuşturucu maddenin miktarı, Hollandalıların kullanım ihtiyaçlarının tam beş mislidir. Ancak uyuşturucu kaçakçılığıyla dünya çapında mücadele eden kuruluşların yetkilileri ortaya çıkıp Hollandalılara, ‘Siz Hollanda’ya giren uyuşturucunun beşte dördünü ne yapıyorsunuz?!’ diye sormuyor. Eğer bu sorunun cevabı ciddi olarak araştırılırsa, tonlarca uyuşturucunun Hollanda’daki NATO subayları aracılığıyla Amerika’ya kaçırıldığı ortaya çıkacaktır.”[1]

İşgalci Amerika’nın Kürt’lere Peşmergeler için milyonlarca dolar gönderdiği ortaya çıkmıştı.

ABD Türkiye’ye karşı Peşmergeye destek çıkıyordu!

İşgalci ABD'nin Irak'ı işgaline başından beri büyük destek veren Kürtler'in, kurulan yeni Irak rejiminin tüm kilit mevkilerinde söz sahibi olduğu bilinirken, bazı çevrelere göre Kürt liderlerin, ABD’ye sadakatinin karşılığını fazlasıyla aldığı belirtiliyordu.

İşgalci ABD'nin, Irak'ın kuzeyindeki Kürtler'e, Peşmerge güçlerinin aylardır ödenmeyen maaşları için 20 milyon dolar gönderdiği ortaya çıkmıştı. Adının açıklanmasını istemeyen bir Kürt yetkili, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) kayıtlarına dayandırdığı bilgilere göre, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetimine; yaklaşık 3 aydır paralarını alamayan Kürt milislerin (Peşmergelerin) maaşlarının ödenmesi için 20 milyon Amerikan doları gönderdiğini, ancak ödeneğin tam olarak hangi tarihte yapıldığının bilinmediğini söylüyordu. Aynı kaynak, parayı yetersiz bulan Kürtler'in, hayal kırıklığına uğradığını da ileri sürmüştü. Kuzey Irak'taki Kürt milis gücünün sözde komutanı General Ahmed Hamid Fendi'nin, bu paranın ortalama 400 dolar olan milis maaşlarına yetmeyeceğini savunduğu, bu nedenle yeni bir para kaynağı arayışına girildiği ifade ediliyordu. Ödenen para ile ilgili herhangi bir bilgi vermeyen Beyaz Saray yönetiminin ise söz konusu parayı ABD Kongresi'nce onaylanan Savunma Bakanlığı Pentagon’un, 521 milyar dolarlık bütçesinden gönderdiği tahmin ediliyordu.

Devamını okumak için tıklayınız.

Yorum Yaz