Aralık 06 02:29

ERBAKAN HOCA’NIN GİZLENEN VASİYETİ VE AHMAKLARIN VAZİYETİ

ERBAKAN HOCA’NIN GİZLENEN VASİYETİ VE AHMAKLARIN VAZİYETİ

Erbakan Hoca, destansı bir hayat sürecinin ve şanlı bir mücadelenin sonunda 27 Şubat 2011 tarihinde, bir aydan fazla tedavi gördüğü hastanede, bu fani dünyadan ayrılmışlardı.

01 Mart 2011 tarihli Sabah Gazetesi:

“SP Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın ölmeden önce 19 Ocak 2011’de, vefatı halinde avukatları aracılığıyla açıklanmak üzere bir vasiyet hazırlayıp bıraktığını” yazmıştı.

Aynı konu, 01 Mart 2011 tarihli Haber Pan ve yine internethaber.comsitelerinde de yer almıştı.

Ayrıca 02 Mart 2011 tarihli KOCAELİ Gazetesinde M. Tanzer Ünal“Erbakan’ın Vasiyeti” başlıklı bir makale yazmış ve sonunu “İster misiniz, Rahmetli Erbakan’ın bu hafta açıklanacak yazılı vasiyetinden de yine sürpriz şeyler çıksın!?”şeklinde bağlamıştı.

Bütün bu haberler, öyle kendiliğinden ve rastgele ortaya çıkmamıştı, Sn. Recai Kutan’ın, Hocanın vefatının birkaç gün sonrasındaki “Erbakan’ın vasiyeti önümüzdeki hafta noter huzurunda kamuoyuna duyurulacaktır!” şeklindeki açıklamasına dayandırılmaktaydı.

Ama maalesef, aradan haftalar, aylar ve yıllar geçmesine rağmen, her nedense Erbakan’ın vasiyeti bir türlü açıklanmamıştı!?

Şimdi soralım;

1- Sn. Oğuzhan Asiltürk ve Sn. Recai Kutan Beyler ve Erbakan Hocanın vasiyetinden haberi olan diğer yetkililer, bu vasiyeti hangi bahaneler ve endişelerle saklayıp gizlemeye çalışmışlardı?

2- Başta Sn. Fatih Erbakan olmak üzere, Erbakan Hoca’nın çocukları niye, pek çok uyarıya rağmen, babalarının tarihi vasiyetine sahip çıkmamış, gizleyenler hakkında resmi ve hukuki yollara başvurmamışlardı?

3- Yoksa Erbakan Hoca’nın vasiyetinde yazdıkları, Oğuzhan Ekibinin olduğu kadar, Fatih Bey’in de mi planlarını bozacak ve işlerini zorlaştıracaktı?

4- Saadet Partisi’nde olsun, Erbakan Vakfı ve Yeni Refah Partisi içerisinde olsun, Genel Merkez kurmaylarından, İl İlçe Başkanlarına, Erbakan Hoca’nın vasiyetine, Onun kutlu hedeflerine ve öğütlerine sahip çıkacak vicdani duyarlılık erbabı birkaç kişiye bile niye rastlanmamıştı? Bu nasıl bir tezgâhtı? Oysa belki de parti içindeki ve Vakıfla çekişmelerindeki birçok sorun, bu vasiyet sayesinde aşılacak ve camiamız huzur ve itminana kavuşacaktı!?

5- Erbakan Hoca’nın Vasiyetinin saklanmasını asıl isteyen tarafın, Siyonist odaklar olduğu şuradan anlaşılmaktaydı: Bilindiği gibi “Google” malum ve mel’un takımın kontrolü altındaydı. Ve şimdi “Recai Kutan, Erbakan’ın vasiyeti açıklanacak” şeklinde bir giriş yaptığınızda karşınıza; “Bu bilgiyle bizdeki haber sonuçlarının hiçbirisi eşleşmemektedir!” şeklinde bir yanıt çıkmaktaydı!

Yani “Erbakan’ı öldürmek yetmez, O’nun kabrinin üzerine beton dökmemiz gerekir!” diyen Siyonist merkezler, Erbakan Hoca’nın vasiyetiyle ilgili tüm haberleri ve bilgileri Google’dan bile tamamen sildirmiş durumdalardı…

Hatta aynı haberi aktaran Milli Gazete’de bile, şimdi ilgili bilgilere ulaşılamamaktaydı. Ya hu, Milli Gazete’ye bile hükmünü uygulatan ve istemediği haberleri internetten kaldırtan bu şeytani güçlerin, içimize sızdırdıklarını ve kendi güdümlerine aldıklarını ne zaman tanıyacak ve onlara karşı metin ve mert bir mü’min tavrı takınacaktık? Rahmetli Erbakan Hocamızın vefat buyurduklarından bir gün sonraki (28 Şubat 2011) tarihli Milli Gazete vardı. Bu tarihten haftalar ve aylar önceki nüshaları da çıkmaktaydı. Ama her ne hikmetse 1 Mart 2011 ve sonrası (13 Mart 2011’e kadar), yani muhtemelen Recai Kutan’ın “Erbakan Hoca’nın vasiyetinin açıklanacağını” belirttiği beyanatının yer aldığı nüshalar internetten çıkarılmıştı. Bu nasıl bir tezgâhtı ve içerisinde kimler bulunmaktaydı? En azından şu sorunun yanıtını açıkça vermeleri lazımdı: Recai Kutan’ın “Erbakan’ın vasiyetinin noter huzurunda açıklanacağı” konusundaki beyanı hangi sayıda yer almıştı? Bu haberi yayınlayan gazete ve siteler, hangi kaynağa dayanmışlardı?

Vasiyeti gizlemek, hem Dinen hem hukuken hem de vicdanen ve ahlaken büyük bir suç kapsamındadır vebali çok ağır bir günahtır.

“Ey iman edenler! Aranızdan herhangi birinize ölüm belirtisi gelip çattığı zaman, (yapacağınız) vasiyetin (hazırlanışı) vaktinde; içinizden iki adaletli kişiyi şahid gösterin. Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa, sizden (yakınlarınızdan) olmayan başka iki kişiyi (şahid tutuverin). Şayet (bunların vasiyeti değiştirmesinden) kuşkulanacak olursanız (bunları) namazdan sonra alıkoyarsınız, onlara da: "Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiçbir maddi değer ve teklif karşısında değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın şahidliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz elbette günahkârlardan oluruz" diye Allah adına yemin etsinler (ki bu vasiyet resmi ve geçerli hale gelsin).”

“Eğer (sonradan) o ikisi aleyhinde (mirasçılara haksızlık yapılsın diye) günaha (bulaştıklarına ve suizanna) müstehak olduklarına ilişkin kesin kanaate ulaşılırsa (hile ve hıyanetleri ortaya çıkarsa), bu durumda haksızlığa uğrayanlardan (ölenin yakınlarından) iki kişi -ki bunlar daha çok hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve: "Bizim şehadetimiz o ikisinin şehadetinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, (haksızlık yapmadık ve gerçeği çarpıtmadık,) yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz" diye Allah'a yemin içsinler (ki adaletli karar verilsin).”

“İşte bu, şahidliği gerektiği gibi yapmalarına veya yemin ettikten sonra bu yeminlerinin reddedilmesinden korkup (hep doğru ve dürüst beyanda bulunmalarına) daha yakın (ve uygun bir tavırdır). Allah'tan korkup sakının ve (emirlerini) dinleyip (itaatkâr davranın). Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmeyecek (doğru yola iletmeyecektir).”(Maide: 106-107-108)

Ayrıca, emanet verilen vasiyeti ve bununla ilgili şahitliği gizlemek ve değiştirmek, İslam hukukunda yalancı şahitlikle aynı sayılmıştır.

Halen yürürlükteki TMK 532 ve 538. maddeleri de vasiyetin vasfını, anlamını, ilgili şahitliği ve emaneti gizleyenlerin suçlarını ve cezalarını kapsamaktadır.

Değil Erbakan Hocam gibi bir Zatın, hatta sade bir vatandaşın bile özel vasiyetini gizlemek veya değiştirmek bu denli ağır bir suç ve sorumluluk sayılırken, hâlâ bu hıyaneti yapanlara mazeret uyduranlar ve haklı bulanlar nasıl bir vicdan taşımaktadır? Erbakan Hocamız, -haşa- yanlış, yararsız hatta zararlı vasiyet ve tavsiyelerde mi bulunmuşlardı ki, bunlar 8 yıl geçmesine rağmen hâlâ gizli tutulmaktadır?

 

Devamını okumak için tıklayınız.

Yorum Yaz