Kasım 08 08:42

ERBAKAN HOCAMIZIN, MİLLİ ÇÖZÜM’E TAVIRLARI VE İLTİFATLARI

ERBAKAN HOCAMIZIN,  MİLLİ ÇÖZÜM’E TAVIRLARI VE İLTİFATLARI

Milli Çözüm’den Ekrem Başaran’ın Bursa’da Erbakan Hocamıza Arz Ettiği “Ahmet Akgül’ün Yasaklanması” Konusuna İlginç ve İbretli Yanıtları

 

1999 yılı sonları idi. Kocaeli MGV İl Başkanı telefon ile Osman Eraydın’ı arayıp, MGV İl Başkanları toplantısında Şevket Kazan’ın konuşmasında “Ahmet Akgül’ün teşkilatlarda konferanslarının yasaklandığını ve Amerikan ajanı olduğunu” söylediğini Osman Eraydın’a iletmişti. Osman Eraydın ise Ahmet Akgül Hocamıza bu konuyu açmış, Ahmet Akgül Hocamız ise; “Bursa FP teşkilatının iftar programının yapılacağını ve o programa bizlerin katılıp Erbakan Hocamıza bu konuyu sormamızı” istemişlerdi. Biz de Osman Eraydın, Ekrem Başaran, Ali Çağıl ve Nevzat Gündüz olarak Bursa’daki Erbakan Hocamızın teşrif ettiği iftar programına gittik. Salonda Erbakan Hocamız masasında Ş. Kazan ve O. Asiltürk ile birliktelerdi. İftar yemeği yendikten sonra, Ekrem Başaran kardeşimiz Hocamızın huzuruna vararak: “Muhterem Hocam, MGV İl Başkanları toplantısında Ş. Kazan Bey konuşmasında ‘Ahmet Akgül Hocamızın Amerikan ajanı olduğunu ve teşkilatlarda konferanslarının yasaklandığını’ söylemiş. Biz de sizin bu konudaki emirlerinizi beklemekteyiz.” demişti. Erbakan Hocamız da Şevket Kazan’a dönerek “Şevket öyle bir şey söylemez!? Ahmet’e selam söyleyin çalışmalarına devam etsin!” talimatını vermişlerdi. O esnada, Bursa, İzmit ve Gebze teşkilatlarından pek çok kişi de bu soruyu ve Hocamızın yanıtını işitmiş ve olaya şahitlik etmişlerdi.

 

Aziz Hocamızın bu net ve kesin uyarıları ve açıkça Ahmet Akgül üstadımıza sahip çıkmaları karşısında Şevket Kazan ve Oğuzhan Asiltürk mosmor kesilmişler ve susup kalıvermişlerdi. Çünkü Ahmet Akgül’ün ve Milli Çözüm’ün haklılığını, yüksek sadakat ve donanımını elbette bilmektelerdi. Onların tek silahı; zahiri etiket ve yetkilerine dayanarak, hiç Allah’tan çekinmeden ve davanın yararını gözetmeden iftira etmekti. “Peki, Erbakan Hocamız niye bunları zahiren o makamlara getirmişti?” sorusunun yanıtı ise, Milli Çözüm’de defalarca verilmişti. Ama “Anlayana sivri sinek saz gibiydi, anlamayana davul zurna az gelirdi!..”

 

Bir Rüya Daveti Üzerine Aziz Erbakan Hocamızın İzni ile Milli Çözüm Ekibinin Kendi Konutlarında Ziyaretleri

 

Ali Çağıl kardeşimizle bir gün İstanbul’a giderken bana, “Nevzat abi, bu gece rüyamda ev telefonum çaldı. Açtığımda, Erbakan Hocamız; ‘sizi bekliyorum!’ diyerek telefonu kapattı.” Bunu anlatınca ben de: “Bu rüyayı hemen Ahmet Akgül Hocamıza anlat!” dedim. Ahmet Hocamızla görüştükten sonra: "Erbakan Hocamızın evine rüyanızı yazıp fakslayın” diye talimat buyurdular. Biz de rüyayı yazıp Hocamızın evine faksladık. Bir süre sonra Hocamızın evinden görevliler bizi arayıp “kimlerin bu ziyarete katılacağını?” sordular. Biz Ahmet Akgül Hocamıza durumu bildirdik. Hocamızın talimatları üzerine İsmet Sezgin, Osman Eraydın, Nevzat Gündüz ve Ali Çağıl olarak isimleri yazıp faksladık. Ardından Erbakan Hocamızın evinden arayan görevli: “Bir hafta sonra (salı akşamı saat 6’da) Hocamız sizleri evinde kabul edecek” diye bilgi verdiler. Biz de bu bilgileri Ahmet Akgül Hocamıza aktardık.

 

Ahmet Akgül Hocamız Ali kardeşimize: “Erbakan Hocam rüyanı sana sorabilir, ondan dolayı rüyanı yaz ve yanında bulundur” dediler. Bana da (Nevzat) Erbakan Hocamızın huzurunda okumam için 1 sayfalık bir yazı verdi. O gün geldiğinde (05 Aralık 2009) biz arkadaşlarla Ankara’ya SP Genel Merkezinde bulunan Hamidiye Camisinde biraz gecikmiş vaziyette ikindi namazımızı kılıp dışarı çıktığımızda, Anadolu Gençlik Derneğine mensup birçok kişinin orada olduğunu gördük. Onlara; “Hayırdır, bir toplantınız mı var?” diye sorduğumuzda, “evet, akşam saat 6’da Erbakan Hocamızın katılımıyla büyük bir salon toplantımız var” dediler. Biz o zaman biraz şaşırdık. “Acaba Hocamız bizi de aynı toplantıya mı davet etti?” diye düşündük. Sonra biz yine Erbakan Hocamızın evine doğru yola çıktık. Hocamızın konutuna varıp korumalara Milli Çözüm yazarları olduğumuzu söyleyince, bizim içeri girmemizi istediler. Bize, “Şimdi Erbakan Hocamız diğer odada, birileri ile konuşması bitince sizi oraya alacağız, akşam namazını da beraber kılacağız” denildi. Nihayet yan tarafta Hocamızın bulunduğu odaya girdik. Hocamız akşam namazı için saf tutmuşlardı. Biz de safa durup namazımızı kıldıktan sonra elini öptük. Hocamız; “buyurun ayakta kalmayın, siz masaya oturun, ben ellerimi yıkayıp geliyorum” dedi. Hocamız dönüp teşrif edince, masanın baş tarafında kendine özel ayrılan sandalyeye buyurdu. Bizler tekrar elini öptük, izin verince oturduk. “Bir Fatiha okuyalım!” dedi, Fatiha okuduk.

 

TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ:

Yorum Yaz