Rüyamda; çeşit çeşit meyve ağaçlarının olduğu büyük bir bahçede oluyorum. Ağaçların çoğu çiçek açmış. Şeftali, erik, kayısı; akla gelebilecek her türlü meyve ağaçları bulunuyor. Çiçeklere hayranlıkla bakarak ilerliyorum. İleride, merdivene çıkmış ve henüz çiçek açmamış ağaçları budayan bir Zatı görüyorum. O Zata doğru yaklaşıp selam veriyorum. Yüzlerini bana dönünce o Zatın Aziz Erbakan Hocamız olduklarını görüyorum ve hasretle bakakalıyorum. Erbakan Hocamız: “Bak, bu bahçeye bile bahar, sırasıyla geliyor. Bahçeye girdiğin yerdeki ağaçlar çiçek açmıştı. Ama buradakiler henüz yeni budanıyorlar. Sırası gelen budanacak, sırası gelen çiçek açacak, sırası gelen meyveye duracak, sırası gelenin meyvesi yenecek, sonra yine sararıp solacak, ölecek ve yine gelecek ilkbaharda mahşer misali sırasıyla yeniden diriltilip yine çiçeğe duracak. Hayatın işleyişi bu şekildedir. Kıyamete kadar bu şekilde devam edecek. Bazen içine giren kurtlar bu ağaçları kemirecek. Bazı ağaçlar ufak tefek ilaçlama işlemiyle kurtlardan temizlenecek. Allah ne kadar emrettiyse o kadar meyve verecek ve yine ne kadarının yenmesine müsaade ettiyse o kadarı yenecek. Ağaçlar da tıpkı insanlar gibi, değil mi? Önce fidan oluyor, zamanla bolca meyve veren bir ağaç oluyor. Sonra yavaş yavaş kurtlanıyor. Şeytan da, çeşitli vesveseleriyle insana kurt gibi musallat oluyor. İnsan; bazen kendi içindeki iman gücüyle, bazen dışarıdan Bizim müdahalemizle, bazen de kardeşlerinin uyarı ve tavsiyeleriyle kendine dikkat ediyor, tövbe ediyor. Ağaçların ilaçlanması ve kurtlarından kurtulması gibi, şeytandan ve vesveselerinden de kurtuluyor.
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ