Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Nisan 2025’in ilk haftasında Belçika’nın başkenti Brüksel’deki NATO Karargâhında gerçekleştirilen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılmış ve gazetecilerin soruları üzerine şunları açıklamıştı:
“Suriye’de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz. Suriye yönetimi İsrail ile belirli bir mutabakata varmak istiyorsa bu onların bileceği bir iştir.” ifadelerini kullanmıştı. ABD-İran gerilimine de değinen Bakan Fidan “ABD-İran geriliminde diplomasiye ihtiyaç var. İran’a saldırıldığını görmek istemiyoruz” düşüncelerini aktarmıştı.
Hakan Fidan, “Türkiye’nin Suriye’de İsrail ile doğrudan bir çatışma içinde olmayı istemediğini” vurgulamıştı. Fidan, “İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarının bölgedeki istikrarı tehdit ettiğini” de hatırlatmıştı.
Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı nedeniyle sıcak temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ve İzlanda Dışişleri Bakanı Thorgerdur Katrin Gunnarsdottir ile görüşmeler yapmıştı. Lammy ile bir araya geldikten sonra Reuters’a konuşan Bakan Fidan, İsrail ile ilgili önemli açıklamalar yapmıştı. Bakan Fidan: “Türkiye’nin Suriye’de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemediğini” hatırlatmış, “İsrail’in Suriye’ye saldırılarının, bölgesel istikrarsızlığın önünü açtığını” aktarmıştı.
Dış Bakanı Hakan Fidan’ın bu itirafları:
“İsrail’in Suriye’ye yönelik işgal ve hücumlarına asla engel olmayacağız, hiçbir şekilde İsrail’in karşısına çıkmayacağız ve ABD ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde Özerk Kürdistan (SDG) oluşumuna karışmayacağız!” mesajları mıydı?
MHP Bu İddiaları Niye Yanıtlamazdı?
“Ferit Atay: Peki Memduh abi sen bu Devlet Bahçeli ve MHP ile ilgili de hep şunu söylüyordun: Devlet bürokrasisi aslında bazı şeylerin farkındadır (ve fırsat kollamaktadır), eski MİT müsteşarı Şenkal Atasagun da bunlar arasındadır!?
Memduh Bayraktaroğlu: Tabii devlet (sayılır). Yani MİT Müsteşarları, eski MİT Müsteşarları, devletin ta kendisi (konumundadır).
Ferit Atay: Erdoğan’ın bir şekilde farklı bir politikaya doğru evrileceğini hisseden bu ekip, Bahçeli’yi oraya doğru yönlendirip aslında bir kontrol mekanizması kurmaya çalıştığına dair yorumlar yapmıştın. Şimdi o mekanizma acaba devreye mi giriyor?
Memduh Bayraktaroğlu:(Şimdi, işte) O mekanizma devrededir. Trump’ın seçimlerinden önce de (hatırlarsan yine beraber yaptığımız bir programda) ne demiştim; Devlet Bahçeli çok büyük ihtimalle Şenkal Atasagun’un eskiden kalan CIA iletişimi sayesinde Amerika Birleşik Devletleri’nde Trump’ın iktidara taşınacağını ve Trump’ın döneminde bizim bölgemizde çok büyük değişiklikler olacağını öğrendi. Oradaki (Suriye’nin kuzeyindeki) Kürt Otonom Bölgesinin bize rağmen, biz istemesek de, ne kadar reddedersek reddedelim, o otonom bölgenin kurulacağını bilmekteydi. Bunun için o bölgedeki Kürtleri ve Türkiye’deki Kürtleri yanına çekecek, Devlet Bahçeli’ye böyle bir tavsiyede bulunulmuş olabilir: “Sen, son siyaset hayatının son demlerinde ülkene ve devletine, halkına çok büyük bir iyilik borcun var” (Biz zaten PKK’yı tasfiyeye karar verdik. Sen de Türkiye’de terörü bitiren kahraman rolünü üstlenirsin. Çünkü Irak Barzanistanı’ndan sonra Suriye Kürdistanı da oluşturulursa Türkiye kuşatılacağından artık PKK’ya ihtiyaç kalmamış demektir.) dediler. (Bakın bunlar hep benim hayali konuşmalarım, ben senaryo kuruyorum. Böyle bir konuşmayı ne duydum ne söylediler) ve Devlet Bahçeli rüyamızda görsek uyanacağımız, kâbus mu görüyorum ya da ne bu, böyle bir rüya mı olur diyeceğimiz şekilde Öcalan’ın umut hakkından faydalanmasını, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelip DEM grubunda konuşmasını teklif etti. Bu ne demek ya! Türkiye’de MHP gibi bir siyasi partinin ve onun Genel Başkanının bütün siyasi geleceğini çöpe atması demektir! Erdoğan “hayır” diyebilirdi. Hayır dediği anda da Recep Tayyip Erdoğan, daha Bahçeli’ye böyle bir şeyi kabul edemeyiz deyip hamaset yaptığı anda da Devlet Bahçeli diğer partilerle bir yan yana gelecekti, DEM Parti ile CHP ile İYİ Parti ve diğerleriyle, erken seçime gidiyoruz kardeşim diyecekti. Merak etmesin kimse, Bahçeli’nin yanında Erdoğan’a haber taşıyan bir sürü köstebek vardır. Erdoğan’ın yanında da Bahçeli’ye haber taşıyan pek çok sayıda köstebek vardır. İster inansın ister inanmasın bizi dinleyenler, sade bizim için geçerli değil bu; bütün dünya devletlerinde bu sistem böyle çalışır.”[1]
CHP’li Belediyelerin Yolsuzluk İddiaları, Melih Gökçek’in Usulsüzlük Dosyalarını Hatırlatmıştı!
CHP’li Belediye Başkanlarına yönelik yargı süreçleri kafaları karıştırmıştı, ama Gökçek’in ABB Başkanlığı dönemine ait 97 suç duyurusuyla ilgili hiçbir adım atılmamıştı. Toplam kamu zararı iddiasının ise 45,9 milyar TL olduğu saptanmıştı.
İktidarın, CHP’li belediyelere yönelik mali ve hukuki yaptırımları her geçen gün daha da artmıştı. İstanbul Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanmasının ardından Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat da “yolsuzluk” iddiasıyla tutuklanmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkındaki sözleri nedeniyle soruşturma açılmış ve daha sonra tutuklanmıştı. Ancak tüm bunlar yaşanırken eski Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkanı Melih Gökçek dönemine ait 97 suç duyurusuyla ilgili adım atılmadığı ortaya çıkmıştı.
Muhalefetin, “AKP, 31 Mart 2024’ün rövanşını almaya çalışıyor” sözleriyle değerlendirdiği CHP’li Belediye Başkanlarına yönelik operasyonların ardından gözler, AKP dönemine ait usulsüzlüklere çevrilmiş durumdaydı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, “Turpun büyüğü heybede” diyerek yeni operasyonların sinyalini verirken ABB’de Gökçek dönemine ait yapılan suç duyurularına kayıtsız kalınması, “Turpun büyüğü Ankara’da. Gökçek’in usulsüzlüklerine neden sessiz kalınıyor?” sorularına yol açmıştı.
Tozlanan Dosyalar Ne Zaman Açılacaktı?
Medyaya sızan bilgilere göre, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’li yönetiminin 31 Mart 2019 tarihi itibarıyla gerçekleştirdiği incelemelerin ardından hazırlanan ve savcılığa ulaştırılan suç duyurusu dosyaları tozlanmıştı. Henüz hiçbir dosya için soruşturma izni çıkmamıştı ve soruşturma izni alınamayan bazı dosyalar için Danıştay’a itiraz başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştı.
Gökçek Soruşturmasına Soylu’dan İzin Çıkmamıştı!
Ankapark için yapılan suç duyurularına, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun izin vermediği anlaşılmıştı. Savcılığa bildirilen bazı işlemler ise şöyle sıralanmıştı:
• Ankara’da teleferik yapımını üstlenen şirkete, usulsüz iş artışı ile haksız süre uzatımı sağlanmıştı. Yüklenici firmanın ihale dosyasını önceden ele geçirdiği de öne sürülürken şirkete iş artışları ile birlikte toplam 43 milyon TL ödeme yapıldığı saptanmıştı.
• 2012 yılında 9 milyon TL’ye özelleştirilen ABB iştiraki BEL-YA şirketinin ederinin, 26,7 milyon TL olduğu anlaşılmıştı.
• Osmanlıspor’a 25 yıllığına bedelsiz devredilen Yenikent Stadı için belediye bütçesinden bir yılda 2 milyon TL harcanmıştı.
• Anket A.Ş.’ye manuel terapist olarak alınan Moldova uyruklu Ana A.’nın başkanlık konutunda görevlendirildiği kanıtlanmıştı. Ana A.’nın, Gökçek istifa etmeden bir ay önce başkanlık konutundan şirkete gönderildiği ortaya çıkmıştı.
Gökçek Eliyle FETÖ’ye Rant Sağlanmıştı.
• Kamuya ait bir taşınmaz, bilinçli ve planlı şekilde alınan meclis kararları ve imar değişiklikleri ile FETÖ mensuplarına hukuka aykırı şekilde aktarılmıştı.
• ANFA’nın 2015 yılında 1,7 milyar TL’ye ihale ettiği bir işte belediye, 576 milyon TL zarara uğratılmıştı.
• Tatlar Arıtma Tesisleri’nin yenilenmesi gerekçesiyle ABB Meclisi’nden toplam 536 milyon TL borçlanma yetkisi alındı ancak bu para ilgisiz başka işler için kullanılmıştı.
Kamu Zararı 45,7 Milyar TL’yi Aşmıştı!
Ekim 2017’de görevinden istifa ettirilen Melih Gökçek ile ilgili yapılan incelemelerin sonucunda savcılıklara iletilen suç duyurularının toplam sayısının 97 olduğu saptanmıştı. Usulsüzlük suçlaması ile hazırlanan dosyalardaki toplam kamu zararının güncel değerinin 45 milyar 978 milyon 787 bin 945 TL olduğu konuşulmaktaydı.[2]
Ali Sabancı’ya ‘Devlet Kuşu’nu Sn. Erdoğan Kondurmuşlardı!
Ali Sabancı’nın sahibi olduğu Pegasus Hava Yolları’nın, devlet teşvikleriyle 100 yeni yolcu uçağı satın aldığı anlaşılmıştı. Uçakların değeri ve vergi indirimi dudak uçuklatmıştı! Ali Sabancı’nın sahibi olduğu Pegasus Hava Yolları’nın satın aldığı 44 yeni uçağın, devlet tarafından sağlanan teşviklerle finanse edildiği konuşulmaktaydı. Evrensel gazetesinden Uğur Zengin’in haberinde konuya dair şunlar yer almıştı:
Son iki yılda 34 milyar lira net kâr elde eden şirket, piyasa değeri yaklaşık 4,4 milyar dolar (167 milyar lira) olan bu uçak maliyetinin tamamı vergi indirimlerinden yararlanmıştı. Bu teşvikler, 2009 yılında yürürlüğe giren yatırım teşvik programı kapsamında yapılmıştı. Şirketin, milyarlarca dolarlık yatırımı neredeyse hiçbir öz kaynak kullanmadan gerçekleştirmesi sağlanmıştı. Türkiye’de, enflasyonun %65’i aştığı 2023 yılının son günlerinde, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda ikinci pistin açılışı yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Pegasus Hava Yolları’nın patronu Ali Sabancı’ya “Ali Bey, şimdi ikinci pist de devreye girdi. Bak, Türk Hava Yolları 300 tane uçak alacak sen kaç tane alacaksın?” diye sorduğu, Sabancı’nın ise “Biz de 150 tane alacağız inşallah.” dediği anlaşılmıştı.
Sabancı, 19 Aralık 2024’te Boeing ile 200 uçaklık dev bir sipariş anlaşmasına imza atmıştı. Pegasus CEO’su Güliz Öztürk, basına yaptığı açıklamada 100 uçağın kesin sipariş olduğunu, kalan 100’ün ise değerlendirme aşamasında bulunduğunu açıklamıştı.
Peki, bu dev yatırımın finansı nasıl sağlanmıştı?
Satın alınan 100 uçağın tamamı, Erdoğan’ın Başbakan, Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanı olduğu Bakanlar Kurulu tarafından 2009’da çıkarılan karar kapsamında Türkiye Cumhuriyeti hükümeti yatırım teşvik programı kapsamına alınmıştı. 100 uçağın 84’ü için %50, 16’sı için ise %15 oranında yatırıma katkı teşviki ayarlanmıştı. Böylece, kulak tersten tutularak uçakların 44’ü Sabancı’ya “bedelsiz” sağlanmıştı.